Kur’ân-ı Kerim insanlara ”insanların
bizzat kendi işledikleri yüzünden kara
ve denizde fesat belirdi. Allah da bu
yaptıklarının bir kısmını kendilerine
tattırır,belki bu kötü yoldan dönerler,(
Rum-41)” ile “onlar yeryüzünü ıslah etmeyip
bozgunculuk yaparlar, (Şu’arâ-
152) “ ve “başınıza gelen herhangi bir
musibet kendi ellerinizle
kazandıklarınız yüzündendir, Şûrâ-
30)” İlâhî ikazları yapmaktadır.
Kur’an’ın prensibine göre” iyi ve kötü
bildirilip açıkça ortaya konmadan,
insan sorumlu tutulmaz. ( İsra-15)”. “
Ki hoş olmayan bir sonuçla karşılaşan
insanın, herhangi bir itirazı, mazereti
olamasın, söylenebilecek sözü
kalmasın, (En’âm,156-157)”
buyurulmaktadır.
Kur’ân’daki âyetlerden de anlaşılacağı
üzere; Kur’an, Allah’ın varlığı ve birliği
söz konusu olunca, tabiatı ve ondan
mamul ürünleri, insan yaşantısıyla iç
içe olan ilişkisinden de faydalanarak
muhatabını çepeçevre kuşatacak bir
üslûp içinde değerlendirmiştir.
Kur’ân’da,tabiat,insan ve insan,tabiat
ilişkisine dikkat çekilmektedir.Ancak
insan ihtiyaçlarını karşılarken aşırı
davranır, israf eder, egemen olma
arzusu ile tabiatı istediği gibi kullanmaya
kalkışırsa tabiatı tahrip
eder.Tabiattaki dengeyi bozarak kendi
ihtiyaçlarına kalkışırsa sunulan tabiat,
tehlike oluşturmaya başlar. İnsan
bunun karşılığını alır.
Böylece karşılıklı bir ilişkinin söz
konusu olduğu,bu ilişkinin tek taraflı
düşünülmemesi gerektiği
hatırlatılmaktadır. Bir ilişkinin sağlıklı
bir şekilde gerçekleşebilmesi, ilişkinin
karşılıklılık ilkesini dikkate almayı
gerektirmektedir.
Yeryüzü ve gökyüzündeki herşeyin
insanın emrine verildiği ayeti ile tabiat
insan ilişkisi içerisinde insanın tabiata
egemen olması, tabiatı hoyratça
kullanması ve tabiattan ölçüsüz bir
şekilde istifade etmesi istenmemektedir.
Yine Kur’ân’da, insan, tabiat
bütünlüğünün göz önünde
bulundurulmasına dikkat çekilmektedir.
Nitekim bu bütünlük ilkesi göz
önüne alınmadan meydana gelecek
ilişkide, ağırlık kazanan tek yönlü
olarak karşımızdaki varlığı dikkate almaksak
sadece egemenliğe dayalı bir
ilişki tarzı ortaya çıkar. Bu da fesadın
ortaya çıkmasına neden olacaktır ki
insanın kendi elleriyle yaptıklarından
dolayı, karada ve denizde fesadın
meydana geldiğini belirtmektedir.
Günümüzde çevre sorunlarının ortaya
çıkışında etkili olan hususlar arasında,
denge ilkesinin yeterince
gözetilmemesinin de etkisi söz
konusudur. Bu açıdan tabiatın, birbiriyle
ilişkiler içinde, bir dengeler sistemine
sahip olduğunu göstermiştir.
Bu denge içinde birinin bozulması
halinde tüm sistemi etkileyen
sonuçların elde edileceğini belirtmektedir.
Mesela, Arizonadaki “Kaibab” adı
verilen bir ceylan türünün başına gelenleri
de bu dengenin bozulması
açısından önemli bir örnek olarak
göstermektedir. Bir zamanlar Kaibab
isimli ceylanlar, dengeli bir yaşam
içinde iken oradaki halk bu ceylanları
koruyalım diyerek çevredeki kurt ve
sırtlanların tümünü öldürmüşler.
Düşmanları ölen ceylanlar büyük bir
hızla çoğalmaya başlamışlar ve
sayıları o kadar çok artmış ki ceylanlar,
gıda ihtiyaçlarını gideremez durumuna
düşmüşler ve bunun sonucu
olarak toplu ölümler baş göstermiştir.
Tek tek kurt ve sırtlanların öldüreceklerinden
çok daha fazla ceylan,
açlıktan sürüler halinde ölmüş, ayrıca
o çevredeki bitki örtüsü, aç ceylanların
herşeye saldırmasından büyük zarar
görmüştür.
Bu örnek bize, yukarıdaki ayetleri
tekrar düşünmemiz gereğini
hatırlatmaktadır.
Araştırmacılar,bugünkü çevre
bunalımını, çağdaş insanın dahilî
sıkıntılarının dışa yansımış şekli olarak
değerlendirirken bir yerde mevcut
insan,çevre ilişkisinin,insanın ruh
sağlığını bozduğunu veya onun bazı
sıkıntılarının çevre krizi oluşturmada
etkili olduğunu vurgulamışlardır.Bu durumun
ortaya çıkışında ise ana
hatlarıyla, insanın çevreye kötü bakış
açısının rolü olduğu belirtilmektedir.
Bugünkü çevre bunalımı, sadece
yeryüzündeki hayat ağını tehdit etmekle
kalmamış, bunun yanında
insanlık tarihinin bu geç döneminde,
çağdaş insana uzunca bir süredir
musallat olan, dahilî hastalık ve
sakatlıkların dışa yansımasını da temsil
etmektedir
Dolayısıyla bu görünen kriz, bir yandan
çağdaş insanın içindeki hastalığın
bir işaretidir, bir yandan da sonunda
hastayı, içinde bulunduğu durumun
ciddiyetine vardırarak kendini aşikar
bir yılgınlık olarak gösteren, o dahilî
marazın dışa yansımış belirtileridir.
Dünyayı kazanmak gayesiyle semaya
sırtını dönen modern insan, bir anlamda
bugün sırf semanın yitirilişinden
dolayı dünyayı kaybetmiştir.
Çünkü insan, çevresiyle olan
ilişkisinde, Kur’an’ın ışığında,
incelediğimiz insan,çevre ilişkisinin
temel ilkelerini göz ardı edercesine bir
tavır sergilemiştir. İnsan, çevre ilişkisi
sadece “insan” merkezli olur ve bu
ilişkiyi sağlıklı bir şekilde temellendirecek
ilkelerden yoksun olursa insanda,
başta kendisine olmak üzere çevresine
karşı bir yabancılaşma duygusu
gelişir.Yabancılaşma olgusu, çeşitli dış
etkenler sebebiyle kişinin kendi aidiyet
bağımsızlığını yitirmesi ve bir eşya gibi
işleme tabi tutularak maddenin, hatta
kendi yaptıklarının, ürettiklerinin kölesi
olma durumunu ifade eder.
Örneğin,putperestlik de insanın bir
yabancılaşması olarak
değerlendirilmektedir.Puta tapıcılık,
Tanrı yerine bir çok tanrıya tapma olayı
değil, tapılan putların insan elinden
çıkan bir nesne olmalarına karşın,
insanın onların karşısında diz çökmesi
ve kendi yaptıkları şeylere tapmasıdır.
Bu durumda insan, insan olmaktan
çıkmakta ve birer nesne haline
gelmektedir. Böylece kendi özünden
kopmakta, yabancılaşmaktadır.
İnsan ve çevre ilişkisi yönüyle insanın
ruh sağlığı açısından önemli olan bir
diğer husus, insanın tahrip etme,yok
etme,yakma, yıkma gibi saldırma
davranışları, onun kişiliğinin bir
parçası haline gelmesidir. Saldırgan
davranışlar ve şiddet eylemleri, öfke,
kaygı, korku, nefret, düşmanlık gibi
duygu durumlarının bir sonucudur.
İnsanın çevreyi tahrip etmesi, çevreye
şiddet uygulaması, çevrenin her an
patlamaya hazır bir bomba gibi
patlamasının bir sonucudur.
19. yy öncesinde insan,çevre ilişkisi
açısından tabiat, insana hizmet eden,
onun iktisadi hayatında geçimini
sağlayan bir fonksiyona sahipti.Sanayi
devrimi ve benzeri sebepler sonucunda
tabiat; kazanç sağlayan iktisadi
bir obje olarak algılanmaya başlandı.
Bu anlayış, insanları tabiatı hoyratça
kullanmaya sevk etti, insanın tabiatı
kirletmesi, tahrip etmesi sonucu,
ekolojik dengenin bozulmasına ve
ozon tabakasının delinmesine yol açtı.
Böylece insanoğlu, kendi eliyle tahrip
ettiği doğal çevrenin sonuçlarını olumsuz
bir şekilde kendi üzerinde hissetti.
Daha doğrusu tabiat öcünü aldı.
Bu değerlendirmelerden de anlaşılıyor
ki bugünün insanı çevresiyle ilişkisini
“kendisi” merkezli kurduğundan çevre
krizini yaşamaktadır. Bununla birlikte
Kur’an ışığında ve ilmi çalışmalarda,
insanın, çevre ilişkisini yeniden gözden
geçirmesi gerektiğine dikkat çekilmektedir.
Cahil imam, Cuma vaazında “sel felaketi
Allah’tan geldi” diyerek
hâşâ,hâşâ yüce Rabbimizi
suçlamaktadır. Halbuki bu afet,
ayetlerdeki ve resmi raporlardaki ikazlara
rağmen, ayette bildirildiği üzere,
insanın kendi eliyle, kendi felaketini
hazırlamasının sonucudur.Sen bu
ikazları görmeyip taşkın dere yatağını
yerleşim yeri haline getirirsen,
fay hattına,kumdan, demirden, çimentodan
çalınmış ev yapıp bunlara imar
affı getirip bunları görmezden gelirsen
bu felaketleri çok yaşarsın.Bu ayetler
geldiğinde,o gün çevre kirliliği falan
yoktu. Rabbimiz, bize, bu ayetleri
düşünelim diye gönderdi. Tabiat,ayettir.
Bu felaketleri yaşamamak için,
Kur’ân’î ve ilmî ikazlara kulak verip
çıkar duygusu ile hareket etmeyip tabii
dengeyi korumak gerekir. Çünkü
tabiatı korumak bir ibadettir. Kur'an-ı
Kerim'de çevreden çok
bahsediliyor.Baktığımızda çevre, Allahu
Teâlâ'nın yarattığı yeni bir mahluk
sayılır.
Ölenlere,Allah’tan rahmet, kalanlara
sabr-ı cemil niyaz ediyoruz.
Âmin,Âmin !..
Selamlar, saygılar…
Gerçekten çok anlamlı ve güzel bir yazı. herkesin okuması lazım.
Allah razı olsun.çok güzel bir yazı.insanlar bu ilahi ve bilim uyarılarına göre hareket etseler bu müsibetleri yaşamazlar. sen bu hataları yap kendi ellerinle kendini tehlikeye at, tabiatı tahrip et, düzeni boz,,sonra da Allah'tan geldi de. Haşa Allah zulmetmez.sen kendi hatalarının karşılığını yaşıyorsun- namaz kılma-içki iç,sonra da Allah nasip etmemiş de.hiç olur mu.Yaz güzel kardeşim yaz. bu güzel, ibret verici yazılarına devam et. ağzına sağlık.
Allah razı olsun.çok güzel bir yazı.insanlar bu ilahi ve bilim uyarılarına göre hareket etseler bu müsibetleri yaşamazlar. sen bu hataları yap kendi ellerinle kendini tehlikeye at, tabiatı tahrip et, düzeni boz,,sonra da Allah'tan geldi de. Haşa Allah zulmetmez.sen kendi hatalarının karşılığını yaşıyorsun- namaz kılma-içki iç,sonra da Allah nasip etmemiş de.hiç olur mu.Yaz güzel kardeşim yaz. bu güzel, ibret verici yazılarına devam et. ağzına sağlık.