Kur’ân-ı Kerim’in eğitim metodu - 2

Bilginin, bir anda verilmesini sakıncalı gören çağdaş eğitimciler de bilginin bir anda ve çok verilmesinin kişiyi, iyice düşünüp kavramadan kabule zorlayacağını, buna karşılık kolaydan zora, somuttan soyuta, bilinenden bilinmeyene, yakından uzağa doğru gidilerek, tedricen ve az olarak verilen bilginin ise, kişi tarafından hem kolay öğrenileceğini hem de üzerinde uzun uzun düşünerek daha iyi anlaşılacağını söylemişlerdir.

Eğitimde zamanlama önemlidir.Çünkü yapılanlar doğru olsa bile zamanlama hatası varsa, sonda yapılması gerekenler başta yapılıyorsa beklenen verimin sağlanması çoğu zaman mümkün olmaz. Esasında eğitim-öğretim faaliyeti yaşananları ciddi bir planlamayla doğru stratejiler geliştirme sürecidir. Bu stratejilerin etkili olabilmesi için, zamanlamanın en uygun zamanda yapılması gerekir.

Nitekim Kur’an ayetlerinin nüzûl sürecinin zamana yayılmış olmasında, birtakım ayrıntılar vardır. Zaman zaman, Hz. Peygamber ve ashabı, içinde bulundukları zaman diliminde yaşadıkları güncel olaylar üzerine hemen vahiy gelmesini bekleyebiliyorlardı. Bu durumda, yüce Allah her zaman hemen vahiy göndermemiş, adeta, vahyi bekleyenlerin gelecek vahyi kabule tam olarak hazır olacakları uygun zamanı beklemiştir. Bu duruma örnek olarak Nur Suresinde yer alan İfk Hadisesi’nin zamana yayılması, örnek verilebilir (Nur-11,24).

Eğitim faaliyetlerinde kullanılacak dil ve uslupla ilgili olarak Kur’ân, eğitimcilerin dikkat etmesi gereken mesajlar içermektedir. Zira Kur’ân’ın, insanlar arası ilişkilerde ortaya koyduğu temel prensip, yumuşak bir tavır takınmak tatlı dil ve güler yüz göstermektir. Eğer bu ilişki eğitim - öğretim ilişkisi ise bu prensibe çok daha dikkat edilmelidir.

Nitekim Kur’an-ı Kerim’de bu durumla ilgili olarak “Ey Muhammed !.. Rabbinin yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et.” (Nahl-125) buyurularak eğitimde nasıl bir üslup kullanılacağı belirlenmiştir. Hz. Musa, kardeşi Harun ile birlikte uyarıcı olarak Firavun’a gönderilirken şu emirle muhatap olmuşlardı,“Firavun’a gidin.Çünkü o azmıştır.Ona yumuşak söz (kavl-i leyyin) söyleyin. Belki öğüt alır yahut korkar.” (Taha-43,44).

Yüce Allah, bir din eğitimcisi olan Peygamberimizi de insan ilişkilerinde sert ve kaba olmaması, yumuşak davranmasından dolayı şu ayetlerde övmüştür: “Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi…” (Al-i İmran-159).Eğitiminde sözü güzel söyleme önemlidir.

Eğitimde öğretilmek istenenlerin belirli aralıklarla tekrar edilmesi, o bilginin hem daha iyi anlaşılmasında hem de pekiştirilerek daha kalıcı hale gelmesinde önemli bir yere sahiptir. Etkili ve anlamlı öğrenmede iyi düzenlenmiş tekrarın rolü büyüktür. Tekrar, öğrenmeyi sağlam zemine oturtur. İlk öğrenilenler, daha sonra öğrenilenleri etkiler; benzer bilgilerin öğrenimini kolaylaştırır. Tekrar yöntemi, ikna etme ve bir görüşü kabul ettirmenin en güzel yoludur.

Beliğ, anlatımın yollarından biri olduğu için Yüce Allah, Kur’ân-ı Kerim’de okuyanları bıktırmayacak oranda tekrarlarda bulunmuş ve insanları sık sık düşünmeye ve anlamaya davet etmiştir. “Hatırlat, çünkü hatırlatma insanlara fayda verir.” (Tûr-29) denilmek suretiyle tekrarın önemine dikkat çekilmiştir.

Kur’ân-ı Kerim mesajlarının, insanı hem maddi hem de manevi olarak bir bütün halinde eğitmeye çalışırken kullandığı metotlardan biri de geçmiş milletlere ait örnek olaylar ve kıssa

lardır. Bu gerçek, Kur’ân’ın bizzat kendisi ile de şöyle ifade edilmektedir, “And olsun ki biz, öğüt alsınlar diye, bu Kur’ân’da insanlara her türlü misali verdik” (Zümer-27). “İşte biz, bu misalleri insanlar için getiriyoruz fakat onları ancak bilenler düşünüp anlayabilir.” (Ankebût-43, Haşr-21).

Kur’ân-ı Kerim, bazı ayetlerinde zıtları yan yana koyarak muhatabını eğitmeye çalışmakta

dır. Örneğin “Görmedin mi, Allah güzel bir sözü nasıl misal getirdi? (Güzel bir söz), kökü sağlam, dalları göğe yükselen bir ağaç gibidir. Bu ağaç,Rabbinin izniyle her zaman meyvesini verir. Öğüt alsınlar diye Allah insanlara misaller getirir. Kötü bir sözün durumu da; yerden koparılmış, ayakta durma imkânı olmayan kötü bir ağacın durumu gibidir.” (İbrâhim-24-26) .

Olumsuz örneklerin gösterilmesi de olumluyu anlama açısından Kur’an’ın ahlak eğitiminde yerini almaktadır.“Tevrat’la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerle kitap taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allah’ın ayetlerini inkâr eden topluluğun hali ne kötüdür! Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.”(Cuma-5) ayeti bunun örneğinidir.

Eğitim öğretimde de soru-cevap yönteminin kullanılması bir bakıma zorunluluktur. İnsan yaratılış itibariyle soru sormaya meyillidir. Hem kendine hem de başkalarına sorar, soruşturur. Sora sora yetişir, yetiştirir. Eğitimde soru sorma yöntemiyle dikkatler çekilir. İnsan kısa sürede dikkati dağılan bir fıtrata sahiptir. Herhangi bir fikrin zihinlere nakşedilmesi sırasında kişinin tekrar tekrar uyarılması gerekir. Bu uyarıcı ifade tarzlarından biri de soru sormaktır. Allah’ın, Kur’ân’da yöneltmiş olduğu bu üsluptan maksadı, gönüllere tesir edip ikna etmek dinleyenle

rin zihinlerini yeni emirlere veya nehiylere hazırlamak ve bu şekilde yeni mesajlar vermektir.

Ayeti Kerimede yer alan “Ey insan! Kerem sahibi Rabbine karşı seni ne aldattı?” (İnfitâr-6) gibi bir soruya, bilinç çoğu kez cevap vermemezlik edemez. Olumlu veya olumsuz şekliyle de olsa bu soruya bir cevap verme durumuyla baş başa kalır. Böylesi sorularla derinlerde gizli kalan anlam, gün yüzüne çıkmaya çalışır. İşte bu sorgulayıcı etki, duyumsal arayışı teşvik etmekte ve bu şekilde bilinçli bir değişme gerçekleşmektedir. Dikkatlice seçilmiş sorularla harekete geçen zihinsel süreç eğitimin bir sonraki hedefi olan davranış değişikliğini de beraberinde getirecektir.

Soru sorma metodu ile, bilmeyenlerin bilenlerden sorup öğrenmesi gerektiği (Nahl-43) vurgulanmıştır. Kur’ân ayetlerinin çoğunlukla bir sual üzerine veya bir olay sebebiyle nazil olması ve hemen hemen altıda birinin, istifham üslubu ile ifade edilmesi, eğitim öğretimde sorulara yer vermenin dikkat çekicilik bakımından önemini ortaya koymaktadır.

Öğrenci konumundaki bir kimse için, öğrenilecek konunun örneğini görmek son derece önemlidir. Günümüz eğitim anlayışlarında da bilim adamları, eğitimin muhatabı olan kişilere, model sunmanın gerekliliğini vurgulayarak model sunulmamış bir eğitimin tam olamayacağını söylemişler ve bu tezlerini çeşitli somut örneklerle ispatlamışlardır. Mesela köpekten korkan çocukların köpekten korkmayan başka çocukların köpekle oynayışını seyrederek korkuların

dan kurtuldukları gözlenmiş, yine yılandan korkan kimselerin yılandan korkmayan modelleri izlemeleri sağlanarak tedavi edildiği ve bu şekilde yılandan korkmamayı öğrendikleri gözlenmiştir.

Eğitimde, doğru bilgiyle birlikte, o bilginin doğru modeline de ihtiyaç vardır. Doğru model, verilmek istenen bilginin, mesajın yanlış anlaşılmasını engellemede çok büyük işleve sahip olduğu gibi bilginin gereken değerine ulaşmasında da çok büyük etkiye sahiptir. Birçok teori vardır ki halka çok faydalı olacakken bunları temsil edecek ve örnek olacak kişilerin yokluğu sebebiyle başarısızlığa uğramıştır. İnsanın yaratılışına uygun bir eğitim için, doğru bilgiyi temsil eden doğru modele ihtiyaç vardır. Model, insanlığın, eğitilerek gelişmesindeki en güçlü referansıdır. İnsanın eğitilmesinde ve terbiye edilmesinde önünde örnek aldığı bir modelin olması onu başarıya ulaştıracak en etkili yollardan biridir.

Kur’ân’ın öngördüğü eğitim anlayışında da “örnek alma”nın yeri oldukça önemlidir. İnsanın eğitilmesinde “örnek alma” ve “örnek olma” usulleri zorunlu bir yol olarak görülmektedir. Hem teorik hem pratik yönleri bulunan Kur’ân eğitim anlayışında da muhataplara birçok örnek şahsiyet sunulduğuna şahit olmaktayız. Allah, bütün peygamberlerini eğitim ve öğretim sahasında açık, dakik, kesintisiz bir yol gösteren olarak göndermiştir.

Peygamberlerine öğreticilik misyonunu yüklemiştir. “Kendi içinizden size ayetlerimizi okuyan, sizi kötülüklerden arındıran, size Kitab’ı ve hikmeti talim edip bilmediklerinizi size öğreten bir Resul gönderdik.” (Bakara-151) ayeti göstermektedir ki peygamberlerin verdiği eğitim en başta onların örnekliğinde canlanmaktadır. Kur’an’ın şahıs olarak verdiği en belirgin iki örnekten birincisinin, Hz. Muhammed (S.A.V.) ikincisinin Hz. İbrahim (A.S.) olduğu söylenebilir.

Kur’an, Hz. Peygamber’in açıkça model alınmasını şu ayetlerde istemektedir: “And olsun ki, Rasûlullah, sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok zikredenler

için güzel bir örnektir.” (Ahzâb-21). “Peygamber size ne verirse onu alın, sizi neden menederse ondan geri durun. Allah’tan sakının…” (Haşr-7). Devam edecek.

Selam ve saygılarımla

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • Muhkem dadaş 17 Eylül 2021 16:43

    Zevkle okudum. çok mükemmel bir yazı. Çok sağol.eksik olma. Koluna, zihnine kuvvet.