Mayıs 1935’te Genelkurmay Başkanlığına
getirilen Francisco Franco
Bahamonde, kısa bir süre sonra antimilitarist
yönetim sırasında zayıflamış
olan disiplinli ve askeri kurumları yeniden
güçlendirmeye girişerek Halk Cephesi iktidarını
devirdi.
Darbe sonrasında İspanya’yı cumhuriyet
yönetiminden krallığa taşıyan Francisco Franco
Bahamonde, “Son
Faşist” olarak tanındı
ve en çok nefret edilen
batılı devlet başkanı
olarak bilindi.
***
Antonio de Oliveira
Salazar...
Takvimler 1933’ü
gösterirken referandum
ile kabul edilen
yeni anayasayla,
Mussolini yönetimindeki
Faşist İtalya ile
çok benzeyen Estodo
Neva yani Yeni Devlet’i
kurdu. Estodo Neva, Portekiz’de kurulmuş
otoriter ve korporatif bir diktatörlük yönetimidir...
***
Hem Salazar’ın hem Franco’nun ortak yönleri
sadece bir diktatörlük kurmuş olmaları değil.
Franco “Ben İspanya’yı 3F ile yönettim” derken
Salazar da “Futbol olmasaydı ben Portekiz’i bu
kadar uzun yönetemezdim” diyordu.
İki diktatörün ortak başarısı ülkeyi 3F ile yönetebiliyor
olmaktı...
Nedir bu 3F?
“Fado – Fiesta – Futbol”
“Femini – Fiesta – Futbol”
Fado ucuz tüketilen arabesk, pop vb. gibi
müzik türleridir. Femini ise kadın... Fiesta şenlik
ve eğlence, futbol ise bildiğiniz futbol...
Franco 30, Salazar ise 40 yıl iktidarda kalmış
bu yönetim sistemiyle...
Portekiz Kralı Salazar yüz bin kişilik bir beşik
yapılmasını istediğinde inşa edilen Barnebau şu
anda tüm dünyayı sallamaya devam ediyor.
Tüm bunların bizimle alakası ne?
Alakası, aynı beşiğin bizleri de yıllardan beri
sallamaya devam ettiğidir. Futbol ile sallanıyor,
kadın ve şenliklerle uyutuluyoruz. Neticede olan
yeni nesile oluyor maalesef...
Eğitemediğimiz, adam edemediğimiz yeni
nesil, Ordu’daki stat açılışında Kur’an-ı Kerim
sayfalarını sahaya konfeti şeklinde fırlattı. Bu
alçaklık bizi uyutmaya devam edenlerin utancı
olduğu kadar bizim de günahımızdır...