İmanımızın, inancımızın kaynağı, vahyin kalbi, ilahi lütufun gözesi, bizim için Furkan olan Kur’an’a saygı imanımızın şartıdır. Biz Kur’an’ı taşırken bile göbek altı hizasına asla indirmeyiz. Hayamızdan ve edebimizden Kur’an’ın bize lütfu olan Osmanlı gibi bir medeniyeti sahifeleri sayısınca yıl ikram eden Allah’a hamd olsun ki Müslümanız. Peki Müslümanız da haber kaynaklarına ve sosyal medyaya yansıyan iki çocuğun Kur’an’la oynaması esnasında birinin havaya atıp birinin top gibi vurmasına ne tepki vereceğimizi bilmiyoruz. Bir kısmımız onların çocuk olduğu bu işin farkında olmadıkları bir kısmımız onların küfre gittiğini bir kısmımız Kur’an’ın yeterince anlatılamadığı konusunda görüşler beyan ettik. Benim görüşüm şöyle: Yeni ergenliğe geçtiğimiz dönemlerde Fransa’da, İtalya’da yani gâvur ellerinde bir gözlük çıkmış bak gösteriyorum hikayesi vardı. Sonra bu açık sinema filmlerini gizli izleme sinemaya girip çıkarken başını eğerek kimsenin tanımaması aşamasına evrildi. Daha sonra çıplaklar kampı diye söylentiler kulağımıza çalınınca internet yetişti ki bununla beraber bütün merakımız gitti. Oysa okumakla beraber hocaya gitmek, matematikle beraber ebced okumak daha sonraki süreçte hadis, tefsir, kelam, akaid, dinler tarihi, Siyer-i Nebi, Kur’an-ı Kerim gibi müfredat ihtiva eden bir zahireyi tedrisden geçtik. İnsanın beden olgunluğu ile beraber ruh olgunluğu da iyiyi ve kötüyü güzeli ve çirkini ayırt etme noktasında gelişebiliyor. Şimdi bu bahsi geçen olaydaki çocukların yaşına bakınca hâlâ çocuk hâlâ oyun ve oynaş hâlâ işi lay lay lom olarak algılama çağındalar. Elbette Kur’an’ın bir mucize olduğunu öğrenmeleri gerekir ama zannımca henüz ona sıra gelmemiş. Oysa bir akıllı telefon elinde verdiğinizde sizin bile aklınıza gelmeyen harikulade işler becerebileceğini görseniz bile bu çocuğun ahlakî ve imanî yaşının geriden takip ettiğini iddia etmekteyim. Kur’an’a saygı bizim hayatımızın bir parçası hatta hayatımızın öznesidir. Çocuklarımıza küçük yaşlardan Allah’ı, peygamberi, Kur’an’ı, dini bilgileri öğretirsek eğer tekme atacağı esnada neyin doğru neyin yanlış olacağını idrak etme bilgisine sahip bir duruma gelmiş olacak. Elbette bu hoş bir görüntü ve hoş bir durum değil ancak sabah namazları ortalığı yıkarken üşümesin diye üstü iyice örtülen, uykusu bölünmesin diye sabah namazında kaldırılmayan nesillerden farklı bir şey bekleyemeyiz. Bu görüntülerdeki atılan tekme bize, aile yaşantımıza ve geldiğimiz noktaya atılmıştır. Bu tekmeyle kendimize gelip çocuğumuzu ve neslimizi nasıl yetiştirmemiz gerekir diye yeniden ve baştan düşünmeliyiz. Bu tarzda hoş işlerin olmaması için önce kendimizi sonra da aile efradımızı yeniden toparlayıp şekillendirmemiz gerekiyor. Kalın sağlıcakla.