KİTAP KURDU

Aslında okumayı çok seven, sürekli başucu
kitabını eksik etmeyen, değişik fikirleri, aksiyonları
okuyan biriyim. Kolay kolay beni
etkileyecek bir aksiyon kitabı bulamadım.
Çünkü Kur’an varken başka bir aksiyon kitabını
okumamalı Müslüman. Zaten Kur’an’ın ilk emri de
oku değil midir?
Evet, oku diyen bir dinin, dinleyerek öğrenen
neferleriyiz. Bugün ümmet kıskaçta, ülkemiz
kıskaçta. Haçlı, her zaman olduğu gibi yine her
taraftan bastırmakta. Bunun okumakla ne alakası
var demeyin. Dinleyerek
öğrendiğimiz bir dinin,
bize bir faydasının olmadığını
gördük.
Sahaflara ve kitapçılara
girdiğimde kitaba
has bir kokunun burnumun
direğini sızlatmasını
çok severim. O kokuyu
o kadar çok severim
ki almak istediğim herhangi
bir kitabı bir dahaki
sefere almayı bahane
ederek o kokuyu bir
daha hissetmek isterim.
Bir hafta önce bir kitap
almak üzere girdiğim
kitapçıda farklı bir koku
hissettim. O bahsettiğim kitap kokusu o kadar çok
artmıştı ki bir anlam veremedim. Kırtasiye sahibi
ile biraz samimiyiz; dedim ki “Üstat, kitap kokusu
içeren bir parfüm falan mı buldun?” Gülerek cevap
verdi; “Yok dostum, satışlar yok denecek kadar
düşünce ve sirkülasyon da olmayınca kitap kokusu
biraz daha baskın oluyor.” dedi ve devam etti:
“Kitap müşterisi, kitabın içerisini açar, ayaküstü
birkaç satır okur, bir fikir edinmeye çalışır. Bu
arada kitap hava alır, içindeki o koku dağılır. Biz de
mekanı havalandırınca senin aldığın o mistik kokular
biraz dağılır. Şimdi kitap satışı durunca koku
daha baskın ve kesif oluyor.”
Üzülmekle beraber bir espri yapayım dedim
ancak çok pişman oldum. Kitap kurtları var dedim
ne oldu onlar gelmiyor mu? dostum dedi ki, “Artık
bizim başka kitap kurtlarımız var. Bugün yarın kitapların
hepsini yer, kabuklarından ve raflarından
başka bir şey geçmez elimize.”
O kadar çok üzüldüm ki buna anlatamam. 35
yaşıma kadar hiç televizyon izlemedim evde; benim
meşgalem hep kitap oldu, hep okumak oldu.
Okurken uyuduğum, uyurken o kitabın yüzüme
kapandığı ve o kokuyu içime içime çekerek geçirdiğim
35 yıl sonra televizyonla tanıştı bizim evimiz.
Günlük okuma sayfam 186’dan 35’e düştü. Şimdi
de haftada 50 sayfa okumanın ya da çocukların
ara sıra sorma gereği hissettikleri matematik problemlerinden
başka bir okuma fırsatım olmuyor.
Kendi adıma çok üzülürken kitap kurdu oluşumun
ve benim gibi kitap kurtlarının kitaptan ilgisini kesmesine,
cep telefonu, aksesuar ve şarj aletinden
başka bir harcama yapmayan kocaman yığınlara
dönüşmesine çok üzüldüm.
Kitap kurtlarının ölüşü ile peydah olan güveler
ya da kitap kurtları artık dadandıkları kitabın lezzetini
ve tadını almaya başladılar. Oku diye başlayan
bir dini yükümlülüğün maalesef dinleyerek öğrenildiği
bir eğitim modelinden başka ne beklenebilir.
Hem kitap adına hem “kitapsızlar” adına çok
üzülüyorum.
Kalın sağlıkcakla...