KISSADAN HİSSE

Bir ramazan günü tepsiye üst üste koyduğu fasulye, pilav, domates, salatalık ve bir kaç tane kayısı ile dışarı çıkarken babası sorar: - Nereye gidiyorsun kızım? - Ninem bunları kimsesiz dedeye iftar için götürmemi söyledi der. Bunun üzerine babam: - Şöyle yap, mutfaktan bir kaç tabak daha getir. Her bir şeyi ayrı tabağa koy ve tepsiyi güzelce düzenle. Yanlarına kaşık ve bir bardak su da koy öyle götür dedi. Dediklerinin hepsini yaptım ve elimdekileri dedeye götürdüm. Tepsiyi görünce kimsesiz dedenin gözleri doldu çok dua etti. Dönünce babama neden böyle yapmamı istediğini sordum. Babam: - *Yemek ikram etmek 'Mal' sadakasıdır. Bir şeyi düzgün vermek ise 'Gönül' sadakasıdır. Birincisi karnı doyurur; ikincisi ise gönlü doldurur. Gönülden olanın hem Allâhü teâlâ katında hem de insanlar yanında değeri daha büyüktür. Bu misal bize tasadduk meselesinin sadece mal ile olmadığını gösterir. Yaşadığımız manevi hazların tavan yaptığı bu günlerde orucun ve sadakanın ne amlama geldiğini bir kez daha gözden geçirme fırsatı verir. Evet oruçlu iken açın halinden anlamayı belki idrak ediyoruz fakat gönül açlığınında farkına varıyoruz ayni zamanda. Yapacağımız herhangi bir iyilik bize çok şey kazandırabilecek bir eylem gibi gelsede yaptığımızı düzenli ve kıymet verir şekilde yapmak başka dünyaları keşfettirir insana. Sadakagönlü teskin eden sükuta ikna eden yegane yardım şekillerinden biridir. Mali ibadetlerin yanında sadaka yerine geçecek o kadar güzel hasletler vardir ki saymakla bitmez. Bir taşı yoldan kaldırmayı dahi tasadduk sayan iyilik sembolü bir dinin mensupları olarak birşey yaparken birazda gönülden katmak gerektiğini unutmamak gerekir.