Rusya, 1853 yılından itibaren Kavalalı
Mehmet Ali Paşa bunalımı sırasında
takip ettiği zayıf bir Osmanlı Devleti
üzerinde etki alanı kurma politikasını
bırakmış ve bu devleti yıkma politikasını takip
etmeye başlamıştır. Bunu gerçekleştirebilmek
için de kutsal yerler sorununu kullanmıştır. 1853
yılına gelindiğinde ayrıcalıklar konusunda Rusya
ile Katolikliğin dünya çapında savunuculuğunu
yapan Fransa çatışmaya başlamıştır. Bu durumu
bahane eden ve asıl amacı “Hasta adam”
gözüyle baktığı Osmanlı Devleti’ne ve onun bekasına
son vermek olan Rusya, Birleşik Krallık’a
mirasın paylaşılması teklifinde bulunmuştur. Fakat,
çıkarları gereği Osmanlı Devleti’nin toprak
bütünlüğünün muhafazasından
yana olan
Birleşik Krallık bu teklifi
kabul etmemiştir.
Bunun üzerine Rusya,
tek başına harekete
geçerek, Osmanlı
Devleti’ne bir ittifak
teklifinde bulundu ve
bu devletin sınırları
içinde yaşayan Ortodoksların
koruyuculuğunun
Rusya’ya
bırakılmasını önermiştir.
Osmanlı Devleti,
Britanya’nın da
desteğine güvenerek
Rus isteklerini reddetmiştir.
Fransa Rusya’nın Avrupa güçler dengesinin
dışında tutulması konusunda Büyük Britanya
hükümetiyle benzer bir politika izlemiştir. Rusya’ya
bağlı olan Polonya topraklarında yeniden
bir bağımsız Polonya kurulması ve bu bağımsız
devletin Fransa’nın müttefiki olması olasılığı da
Fransa’yı Rusya’ya karşı cephe almaya teşvik
etmiştir. Bu ve benzer nedenlerle, Rusya’ya
karşı girişilebilecek bir müdahale, Fransa’yı Avrupa’da
yeniden üstün duruma getirmiştir. Bu
nedenlerle Fransa, Osmanlı Devleti-Rusya geriliminde,
tıpkı Birleşik Krallık gibi, Osmanlı Devleti’nden
yana bir tutum takınmıştır.
Prusya başta olmak üzere merkezi Avrupa
devletleri bu düşüncelere karşıydı. Avusturya,
savaş sonunda yapılacak antlaşmadan ve ortaya
çıkacak yeni statükodan endişeliydi.
Savaşın başlangıcında Osmanlı Ordusu
Balkanlar’da başarılı olmuştur. Fakat Batum’a
yardım götüren Osmanlı donanması 30 Kasım
1853’te Rus Donanması tarafından Sinop açıklarında
batırılmıştır. Rusların bu ani hareketi ve
Karadeniz’de durum üstünlüğü sağlamaları Boğazlar’ı
ve İstanbul’u tehlikeye düşürmüştür. Bu
durum Avrupa devletlerini endişelendirmiştir.
Birleşik Krallık ve Fransa devreye girerek tarafları
uzlaştırmak istemiş ancak yapılan teklifi Rusya
reddetmiştir.
Savaş; Tuna, Kafkas ve Karadeniz’de yoğunluk
kazanmıştır. Tuna cephesinde durum önce
Osmanlılar lehine gelişmiş. Fakat bir süre sonra
Rus ordusu Silistre’ye kadar ilerlemiştir. Bunun
üzerine Britanyalılar ve Fransızlar Gelibolu yarımadasına
asker çıkarmışdır. Çıkan birlikler Varna’ya
sevk edilmiştir. Bu sırada Avusturya da
Rusya’yı baskı altına almıştır. Rus ordusu Silistre
önlerinden çekilmeye mecbur kalmıştır..
Müttefikler, Rusya’yı barışa zorlamak için
Kırım yarımadasında da bir cephe açmaya karar
vermişlerdir. 20 Eylül 1854’te 30 bin Fransız,
21 bin Britanyalı ve 60 bin Osmanlı askerinden
oluşan müttefik kuvveti 89 harp ve 267 nakliye
gemisiyle Kırım’a çıkarılmıştır. Ancak Kırım Savaşı
düşünüldüğü gibi kısa sürede tamamlanamamıştır.
1855 ilkbaharında 140 bin kişilik bir
müttefik kuvveti daha bölgeye çıkarılmış. Ruslar
mağlup olmuş ve çekilmek zorunda kalmışlardır.
Kafkas cephesinde ise Ruslar başarı kazanmışlar
ve Kars’ı ele geçirmişlerdir. Bu sırada Çar I.
Nikolay ölmüş, yerine geçen II. Aleksandr barış
istemek zorunda kalmıştır. Barış şartları Avusturya
tarafından kendisine verilen bir ültimatomla
bildirilmiştir. II. Aleksandr istenen şartları esas
tutarak barış teklifini kabul etmiştir. Önce 15
Mayıs’tan 14 Haziran 1855’e kadar Viyana’da
barış için hazırlık görüşmeleri yapılmış ve Paris
Konferansı esasları tespit edilmiştir. Rusya ile
Osmanlı Devleti, Birleşik Krallık ve Fransa arasında
Paris Antlaşması’nın imzalanmasıyla savaş
sona ermiştir.