Karun

Karun aslında bir simgedir. Haman firavun nemrut bir rutbedir. Biri birinin muhasibi biri birinin amiri biri birinin memurudur. Aslında hepsi bir makamdır yaratıcılıkta. Bunlar ilahlık taslaşmış yaratamayanlardır. Melik padişah her ne kadar ilahın yani bizdeki gölgesi olarak tanımlamak gerekirsede bunlar makam olarak ayrılır. Bunların hepsinin ortak noktası tapınma meselesidir. Kapı kullarından başlayıp hamana gelene kadarki meratip silsilesinin özeti güce tapınma meselesidir. Bugün belki firavun yada nemrut yok ama güce tapınma hala daha devam ediyor. Zenginliktekii pir karun güce tapınmadaki pir ise nemruttur. Bugün belki makam olarak bir nemrut yok ama içimizdeki nemruta tapınma yani güce tapınma hala yaşamaktadır. Çıtasını kalite okarak yükseltmiş bir yaşam düzlemi ise içimizdeki karundur. Yaşam standardını bu iki güce göre ayarlamış toplum olarak yaratıcıyı devreden çıkarıp mevcut düzene uyarlamış düzenbazlar olarak yaşamaktayız. Kişisel tanışıklığı olan siyasetten güç devşirmeye çalışırken, tanıdık zengini olanda gıdasının bitmeyeceğini zanneder. Oysa rezzak olan allahtır. Hazinesinin anahtarlarını develere taşıtan karundan eser kalmamış iken hala karuni yaşantımıza sarılmanın bir imani mesele olduğunu anlayamamış müslümanlar olarak cenneti hayal etmekteyiz. Oysa iman sidddiki olandır. Güce ve paraya tapınmadan allahın rezzak olduğunu bile bile başka şeylerden medet ummadan halisane olandır. Karun içimizde firavun başımızdadır.