KARA ELMAS

Ekmek mi kara baht mı kara bilinmez ama adına ‘Kara Elmas’ deyip cevher gibi davrandık ancak iştigal eden adamların ciğerlerine çöken metan gazı olarak bakmadık meseleye. Kömür işçiliği zor hatta zopzor. Bir tarihte 265, bir tarihte 301, şimdi de 41 insanımızı gömdüğümüz bu kara elmas maden yatakları yok mu... Tanımıyorum ama benim de içim yandı. Tanımam gerekmez; biz zaten emekçiler olarak bir yerden tanışıyoruz. Hepimiz kara bir ekmeğin, kara bir bahtın müdavimleriyiz. Birileri üşümesin, ülke zarar etmesin, biz de az da olsa geçinelim kaygısıyla gömüldüğümüz bu maden yatakları var ya... Canımız ağzımızda, kördüğüm dehlizlerde bir parça kırıntı helal olsun diye neler çektiğimizi insanlar bir görsün diye yapmıyoruz biz bunu. Derdimiz bir parça ekmek bir damla su iken bizi anaforlara sokan insanlar mı utansın bahtımız mı utansın çok bilemedik. Öldük yılmadık, yıldık ölmedik... Ateşle karanlığın kucağında yaşamaya çalıştık. Bağırdık avazımız çıkmadı, söyledik kimse dinlemedi oysa öldüğümüzde keşke diyen o kadar çok mızıltı duyuyoruz ki! Bu bizi ne hayallerimize ne çocuklarımıza kavuşturmaya yetmiyor. Adı karaelmas ama kendi elmas kıymetinin bize bir ederi yokken büyük patronların kazancını sorgulamakta bir had meselesi olarak bilindik hep. Şimdi bize mi yazık, ağlaşanlara mı yazık, çocuklarımıza mı yazık çok bilemedik. Eski ellerimizi sürdüğümüz yüzümüzde parlayan bir çift ateş böceği gözün bile kıymeti yok maalesef. Ne ekmeğimizin tadı ne suyumuzun safiliği ne de niyetimizin iyiliği bu kopan fırtınayı maalesef indiremedi. Gözünüz diğer gözü görmezken içimizde çektiğimiz cehennemi kimseye tarif etme şansımız yok maalesef ama bizim adımız kömürcü iken elimizdeki taşın adı karaelmas oldu. Olsun hadi ne yapalım sizin de canınız sağ olsun madem ki bizimkinin kıymeti yok bari siz var olun.