Kalik

Defalarca söyledim, yazılarımda konu edindim. Yine söyleyeceğim, bıkmadan usanamadan. Dilim döndüğünce, inatla, ısrarla. Bizim dilimiz “kalik” değil. Kalik bizde ayakkabıyla terlik arasında, günlük ayağa giyilen şey mansına kullanılır. Bizim şivemizde kullandığımız bir çok argüman gibi kalikte mecaz anlamında kullanılır. Yayvan konuşan, konuşurken ağzını gözünü eğen, yada kendi şivesinden farklı konuşmaya çalışanlar için kullanılan bir tabirdir. Erzurum şivesi, istanbul şivesiyle aynı ifdeleri, aynı söylemleri anlatmak için çok bir değişiklik arz etmez. Lehçe yada şive farkı, her dilde olduğu gibi yerellik arz eder. Bu avam farkı değil, yöre farkından kaynaklanır. Dikkatimi çeken bir şey var bu konuda. Laz dili, yada karadeniz yöresine ait şive, ya da ege şivesi ulusal kanallarda, dizilerde reklamlarda bayağı kullanılıyor. Bu bir amaç doğrultusunda, bilinçli olarak yapılıyor. Dili ve yöreyi sevdirme anlamında iyi bir girişim. Ancak bizim şivemiz tahkir amaçlı, aşağılama, basitleştirme anlamında kullanılıyor. İşin garip tarafı bunu kendi yöre halkımız yapıyor. Kendine komedyen süsü veren birkaç sıradan insan tarafından yedek malzeme olarak kullanılmaya çalışılsa da, anadolunun ve türkün öz dili bizim lehçmizdir.bunu defalarca söyledik, yazdık, itiraz ettik. Etmeyede devam edeceğiz elbette. Bunu yapmakla kimin ne kazandığını merak ediyorum doğrusu. Yada bunu uyarmayanın bu işten ne karı var. Dil kurumu düzeyinde bir çalışma yapmaya gerek yok elbette. Özümüzü, sözümüzü, yöremizi, kimliğimizi kırmaya çalışanlara “hoşt” diyorum. Ve bizi taklit ve tahkir amaçlı yermeye çalışanların ifadeleri ve ağızları için; “hele ağıza, “kalik” diyorum. Daha ne diyim.

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.