Zor iş tabi. Aslında kadınlarda ne istediğini çok iyi bilmezler ancak ne istemediklerini öğrendiler zannımca. "Cinselliğin bastırıldığı toplumlarda dişinin her samimi davranışı erkek tarafından şehvet olarak algılanır." bu tespit bana ait değil ama benimsediğim bir tespit. Şerif mardin in dilimze kazandırdığı mahalle baskısının çok ustunde bir baskı var kadının üzerinde. Erkek egemen toplumlarda bunun için bir gayretede gerek yok aslında. Avrupaya göre bizde biraz daha farklı kalıplara sokulmuş kadın olgusu var. Avrupai bakışta kadının tanımı, "erkeğin karısı, kız arkadaşı veya sevgilisi" şeklinde sınırlandırılmıştır. Seksist bakış açısına sahip insanlar ile, aynı cahiller ile olduğu gibi fikir mücadelesi yapmak imkansızdır. Yapılacak en doğru şey dışlamak ve muhattap olmamaktır! Ancak bizde sahiplenme duygusu daha farklıdır. Imanın türlü motiflerle bezedigi kadın bizde namustur yardır yarendir. Cenneti ayağının altına seren bir dinin mensupları olarak artan kadın cinayetleriyle bir paralellik arz etmeyen farklı bir kadın olgusu gelişti son zamanlarda. Sosyal meydanında yardımıyla yalnızlığa itilmiş gibi duran kadını anlamak artık zor gibi görünüyor. Ihtiyaclardan başka beğeni ve heves duyguları depreşen yeni nesil kadının vitrini ile bizdeki kutsiyet artık aynı kalıba sığmaz durumda. Biraz anlayış biraz nemelazımcılıkla beslemeye çalıştığımız kadınla anlaşamamanın temelinde şüphesiz ki kadın da başlayan doyumsuzluk hissi yatmaktadır. Etrafımızda dolaşan hissiz kuralsız şuh ve şehvet yüklü gezintilerin barınma yerleri kendi evlerimizdir. Yani tenkit ettiğimiz eleştirdiğimiz sokaktaki kadın bizim kadınımızdır. Kalıplara sokmadan uyarmanın yollarından en elzemi onun bizdeki kıymetini farkettirmektwn geçer. Biraz anlayışla biraz anlaşılma katarak olması gereken kadını onlarsız yapamayacağımızı düşünmek gerek. Bence tabi.