Etrafı milyonluk gayrimenkullerle dolu olan fakat henüz insan eli değmemiş, üzerinde yürürken sanki bir dağ eteğinde yürüyüşe çıkmışım intibası uyandıran ve irili, ufaklı taşların yürümekte zorlanmama sebep olduğu boş bir arazi üzerinde seyir halindeyken gönlüme şu duygular geldi. Ve kendi kendime şöyle söylendim. “Korkarım ki çok yakında birçok insanı ayaklar altına alacak ayaklarımın altında olan bu yer.” Öyle ya “Parsel parsel eylemişler dünyayı. Bir dikil daştan gayrı (mezar) nem kaldı.” Diye Âşık Mahzuni Şerif’e ilham olan bu hal şimdi büsbütün beni tesiri altına almıştı. Aşkın/âşıkın acı nöbetinde sıra bizlere gelmişti demek! Zalimin Dünya’yı sahiplenme ihtiras ve arzusu, mazlumun dünyasına da kastetmesine sebep oluyordu. Baba parası ile para babası olduğunu zanneden beş para etmez bir güruh ile babasız ve beş parasızların mücadelesi olan Dünya… İşte bir örneği de şu an bizim gözümüze/gönlümüze ilişmişti… Bu araziye dikeceği veya diktiği devasa yapılarla devasız dertlere kapı aralayacaktı bu sistem, (kap)Kap-sat adı ile müşterek çalıştığı bankalar vasıtasıyla müşteriye –aslın da müteahhit’e- destek vermek suretiyle yıkıcı algoritmasını uygulayarak kan emecekti. Böylelikle mutluluk hayalleri kuran insanları sömürerek, dört kuruşa maal ettiği yapıları on kuruşa elinden çıkaracaktı. Yüzde 60 kâr marjı olan bir sektörden bahsediyoruz dostlar! Kazanmak herkesin hakkı tamam da! Hak ettiğinden fazlası(Hak etmediği) ve kazanma hırsı ile hareket edenler bu ifadenin dışında bırakılmalı. Çünkü kazanmak adına insanı ve insanlığını kaybedenler bence bunu hak etmemektedirler. Yani sözümüz şantiyede ki yapısını, toplum ve aile yapısından daha çok önemseyenleri bağlamakta. Sürekli tüketen toplumlarda, doymak bilmemek zamanın en şedit hastalıkları arasında. Bu hastalığın en bariz belirtileri ‘işin biri bitmeden diğerine yönelme sendromu’ ve ‘ehil olmayanların sırf kazanma adına anlamadığı işlere girişmesi.’ Maalesef birçok sektörde olduğu gibi inşaat sektöründe de durmak ve doymak bilmeyen girişimciler sebebi ile bu belirti ve sendromları yakinen görmekteyiz. Hatta bu hastalığın bulaşıcılığı da söz konusu bu münasebetle “İnsanoğlunun gözünü toprak doyurur!” reçetesini ivedilikle temin ederek bu hastalıktan kendimizi muhafaza etmeliyiz.Ve unutmadan faiz oranları düştü diyerek bu sektörlerin azgınlığını arttırmak üzere bankalarda sıra bekleyenler “Biz Müslümanlar faizden kaçıyoruz. Oranından değil!!!” diye tekrar hatırlatmakta fayda görüyorum. Ve nihayet boş araziden çıkarken geriye dönüp baktığım da herkes gibi, her şey gibi bilakis dünya gibi boş olan arazi, kendisi ile boşuna uğraşacakları bekliyordu…
Selam ve
dua ile…