Bu haftaki köşemde Ankara’da yapılan 7. Erzurum günlerini kaleme alacaktım. Fakat bu konu hakkında yazılan-çizilen bitmediği için beklemeye karar verdim. Gerek eleştiri, gerek övgü, gerekse objektif bakış. Konu hakkında birçok yazı okudum. Lakin hepsi bitmediğine inanıyorum. Bitince o konuyu değerlendireceğim.
Şimdi yine Aziz dostum İbrahim OĞRAŞ’ın zaman tüneline gidip muhabbeti demlemek istiyorum. Yine ana düşen bir yazı göndermiş bana, defalarca okudum çok hoş, samimi ve içten şimdi onu sizlerle paylaşmak istiyorum.
——————————————–
Bekliyordu… Geç olmuştu Yorgundu Gece sabaha kavuşurken düşünceli haliyle ve dalgın gözleri ile bakıyordu penceresinden. Her gece,sabahına kavuşurdu zaten Beklemeliydi belkide Görmeliydi o kavuşma anını Özlemin tarifi nedir diye merak ederken kavuşmak için geçen zamanı ölçüyor Sabredemiyordu. Ve Gece kavuştu sabahına Sonra Bir an durdu Düşündü Kısa bir an Acımasız bir zaman döngüsünün ardından bakakaldı Kavuşmanın ardına derin bir hasret çöktü yüreğine Hüzün sardı her yerini Üşüdü titredi Ayrılık vakti gelmişti Bu kadar mıydı Hasret ile sabahına kavuşmayı bekleyen gece yok oldu birden Belki Beklemekten Hasretinden
Sevdasından Kavuşmak arzusu ile yanarken Hemde Kavuştuğu anda Yok oldu birden Arkasına bakmadan gitti aniden Baktı uzun uzun Penceresinin kenarından Derin bir of çekti “Olmadı” dedi ve ekledi titrek sesiyle “İnsanlar azizim, iyi insanlar Hep iyi şeylere geç kalmıştı Mutluluğa hapsettiği yüreğine af çıkmış yine hüzne mahkum edilmişti Yaş yolun yarısını çoktan geçmiş Saçlarında aklar ile düşünce denizinde boğuluyor Bağırsa da duyulmuyordu sesi Ya yanlış zamanda yaşamıştı Yada yanlış mekanda Yada hiç yaşamamıştı Yaşayamamıştı.