İNSAN SURESİ NÜZULÜ VE KONULARI

Mushaf’taki sıralamada yetmiş altıncı, iniş sırasına
göre doksanıncı suredir. Rahman suresinden
sonra, Talak suresinden önce Mekke de inmiştir.
Medine’de veya Mekke’de indiğine dair rivayetler
vardır. Fakat içeriği göz örüne alındığında,
Mekke’de inmiş olma ihtimali daha yüksektir.
Sure adını ilk ayette geçen insan kelimesinden
almıştır. Ayrıca Dehr suresi, Ebrar suresi, Emşac
suresi ve Hel eta suresi olarak ta isimlendirilmiştir.
İnsan suresi otuz bir ayettir.
Kıyamet Suresi, kıyamet ve ölüm hallerini
açıklayarak başlamış; insanın yükümlülüğü, hayatı
ile gayesinin sonsuz hayat olduğunu anlatmak
üzere yüce Allah’ın ölülere tekrar hayat vermeye
gücü yettiğini isbat ederek sona ermişti.
Bu sure de insanın ilk yaratılışı ve evrimindeki
hikmetle insanoğlunun çalışıp çabalamasının
faydalarını göstermek üzere o hayatı, o sonu ve
gayeyi izah edecektir. (Süyuti, ed-Dürrü’l-mensur,
VIII, 365.)
Surenin konuları
Bu surenin temel konuları şunlardır:
İnsanın yaratılışı ve öncesi, İnsanın yolunu
seçme iradesi,
Amellerin karşılığı, İyi insanların sıfatları, Cennet
nimetleri, Allah’ın iradesi şeklinde özetlenebilir.
Sureyi daha iyi anlayabilmek için, sureden
bazı ayetleri yazıma alarak birlikte tefekkür edelim
inşallah.
İnsan suresi, insanın var oluşunu ve geçmişini
anlatarak başlamaktadır.
“İnsan (henüz) anılır bir şey değilken
(yaratılmamışken) üzerinden uzunca bir zaman
geçti. Şüphesiz biz insanı, karışım hâlindeki
az bir sudan (meniden) yarattık ve
onu imtihan edeceğiz. Bu sebeple onu işitir
ve görür kıldık.” İnsan/1-2
İnsan kelimesi, “beşer, insan topluluğu”
anlamına gelen ins kökünden türetilmiş olup akıl
ve fikir sahibi, konuşarak anlaşan sosyal bir varlık
türünü ifade eder (Râgıb el-İsfahânî, Müfredâtü’l-
Kur’ân, “ins” md.).
Kur’an’da altmış beş yerde insan, on sekiz yerde
ins, bir yerde de insî (insanın her bir ferdi) geçmekte,
bir ayette “enâsî”, 230 yerde nâs şeklinde
çoğul olarak yer almaktadır.
İlgili ayetlerin çokluğundan da anlaşıldığı üzere
Kur’an’da insan çeşitli yönleriyle ele alınmış;
onun nasıl yaratıldığı, mahiyeti ve yaratılış amacı
bir bütünlük içinde anlatılmıştır.
Kıyâmet sûresinin son ayetlerinin devamı mahiyetindeki
bu ayetlerde öldükten
sonra dirilmeyi inkâr eden insana,
onun varlık alanına çıkmazdan önceki
hiçliği, aslı ve yaratılış aşamaları
hatırlatılarak bundan ibret alması ve
ders çıkarması istenmiştir.
İlk ayete çok sayıda âlim farklı
manalar vermiştir. Özetle; insan cinsi
âlemin yaratılışından hayli müddet
sonra yaratılmıştır. Âlemin yaratılışı
ile başlayan “dehr”den, insan cinsinin
yaratılmasına kadar sizin için
meçhul, ama yine de bu iki nokta ile
sınırlı bir müddet cereyan etmiş, insana
doğru gelmiştir. Öyle ki, o müddet
zarfında insan, anılır, bu nam ile
tanınır bir şey olmamıştır (IX, 5492-
5493).
Diğer yönden her bir insan, var
olmazdan önce bir hiç, sonra babasının sulbünde
bir sperm ve anasında bir yumurtadır. Daha sonra
ana rahminde bir embriyo haline gelmektedir.
Nitekim 2. ayette insanın “katışık bir nutfe”
den yani ana rahminde döllenmiş bir yumurtadan
yaratıldığı ifade buyurulmuştur.
Kendisine görme, işitme gibi organlar da lütfedilen
bu varlık artık yükümlülüklere muhatap
ve imtihana tâbi tutulabilecek bir kıvama gelmiş
olmaktadır.
“Şüphesiz biz onu (ömür boyu yürüyeceği)
yola koyduk. O bu yolu ya şükrederek ya
da nankörlük ederek kat eder.” İnsan/3
“Doğru yolu gösterdik” ifadesinden ne
kastedildiği müfessirlerce farklı şekillerde açıklanmıştır:
a) Biz insana hidâyet ve dalâlet, hayır ve şer
yollarını açıklayarak tanıttık. Nitekim Beled sûresinin
10. âyetinde, “Biz ona iki yolu göstermedik
mi?” buyurulmuştur;
b) Mutluluk ve mutsuzluk yollarını açıkladık;
c) Kâr ve zararını anlayacak yetenekte yarattık.
Allah Teâlâ insanı akıllı, iradeli ve iyiyi kötüden
ayırma kabiliyetine sahip değerli bir varlık
olarak yaratmış; görevlendirdiği peygamberler ve
indirdiği vahiyle ona doğru yolu göstermiş, aynı
zamanda kendisine irade ve seçme
hürriyeti vermiştir.
Artık Allah’ın gösterdiği doğru
yola girip şükredici olmak veya şeytana
ve nefse uyarak Allah’ın verdiği
imkân ve kabiliyetleri baskı altına
alıp nankör olmak insanın kendi
elindedir.
Sıradaki ayetlerde İyilerin ahirette
elde edecekleri ödüller, sayesinde
mutlu olacakları nimetler,
dünya diliyle temsilî olarak anlatılırken,
kâfirlerin durumu da bildirilmektedir.
Şöyle ki;
“Şüphesiz biz, kâfirler için
zincirler, demir halkalar ve
alevli bir ateş hazırladık. İyiler ise, katkısı
kâfur olan içecekler dolu bir kadehten içerler.
Bir pınar ki Allah’ın kulları ondan içer,
onu (istedikleri şekilde) fışkırtıp akıtırlar.”
İnsan/4-6
Sıradaki ayetlerde önceki ayette geçen iyilerin
kimler olduğu ve neler yaptıkları anlatılmaktadır.
“O kullar adaklarını yerine getirirler. Kötülüğü
her yanı kuşatmış bir günden korkarlar. Onlar,
seve seve yiyeceği yoksula, yetime ve esire yedirirler.
(Yedirdikleri kimselere şöyle derler:)
“Biz size sırf Allah rızası için yediriyoruz.
Sizden bir karşılık ve bir teşekkür beklemiyoruz.”
“Çünkü biz, asık suratlı, çetin bir günden
(o günün azabından dolayı) Rabbimizden
korkarız.” İnsan/7-10
Selam ve dua ile.