Hz.İsa (A.S.)’ ın ,Allah’ ın izniyle ölüleri, özellikle de kavminin “ burası eski bir mezardır, buradaki kişiyi ( o mezarda yatan,Hz.Nuh (A.S.)’ ın oğlu Sam’ dır) dirilt de sana inanalım” derler. O da peygamberlik mucizesi olarak Allah’ ın izniyle, Sam’ ı ve zaman zaman diğer ölüleri diriltmiştir. Kehf Suresi’ nin 25. ayetinde de Ashab-ı Kehf’ i 309 yıl uyuttuktan sonra tekrar diriltmesi, onların da uyandıktan kısa bir süre sonra, yani haşrin varlığını insanlara gösterdikten sonra tekrar ölmeleri. Allah-u Teâlâ, Üzeyir Aleyhisselâmı da “ Seni insanlar için kudretimize bir işaret kılalım diye (yüz sene ölü olarak tuttuk, sonra tekrar dirilttik. (Bakara - 259)” buyurmuşlardır. Allah (C.C.) Hazretleri, bu ayetler vasıtası ile “ İmâte” ve “ İhyâ” kudretini bütün beşeriyete göstermeyi murad etmiştir. İlkbahar’ da; hava, su, toprak ısınır, bitkiler yeşerir, ağaçlar çiçek açar, yeşil gelinliklerini giyerler, bütün tabiat,adete uzun bir uykudan, âh çekerek uyanır, canlılar fıkır fıkır kaynaşır, herkesin kanı kaynar, çevrelerine zevk,neş'e, mutluluklar saçarak dört bir yana, buseler ve gülücükler kondururlar. Karlar erir, bol bahar yağmurlarının bereketiyle dereler taşar, büyük sular köpük atıp coşarlar, su yatakları, göller, göletler, barajlar suyla dolar, taşar. Rengarenk, renklerle süslenir; bayramlıklarını giyer; siyah lale, sümbül boynun eğer; zarif, yumuşak, kıpkırmızı, gelin kadar bakire açılır gelincik; "çiğdem, “ ben âlâyım, çiçek başına belayım" der, safran ve mavi renkli dik başlı çiğdem; görkem, şan, ün simgesi defne; temizlik ve saflık ifadesi beyaz gül; umutsuz aşkın sembolü sarı lale; genç ve güzellik anlatan gül goncası; neşeli ve nazik durumu anlatan sarı zambak; aşkın sembolü orkide; öz saygının ifadesi karanfil; güzellik ve çekiciliğin sembolü yasemin; alıngan mimoza; tertemiz kalbin gururu papatya; nefsine hakim olan açelya, ebruli güzel çiçekler, elif elif kokan yayla çiçeği, menevşe,, leylak, nilüfer, fesleğen, reyhan, nergis,begonya, cemali güzel, mor, beyaz, pembe hüsnü Yusuf çiçeği, küpe çiçeği ve mahsur çiçekleri gibi, binlerce harika çiçek, bir renk cümbüşü oluştururlar, çizerler tabiatın zerafet tablosunu, sanki Yusufu Kenân'ın güzellik heykelini dikerler,yaylaya,ovaya, dağa, bayıra,bahar geldiği zaman. İlkbahar gelince, kırmızı ayaklı bülbül, aşkı güle seslenir, feryâd ve figân eyler, yanık nağmelerini seslendirir, bağ, bahçe şenlenir. Tüm tabiat, çocuklar gibi, bayramlıklarını giyer, bu güzel bayramı karşılar ve kutlarlar birbirlerinin, bu coşkun, güzel bayramlarını, ölüm uykusundan uyanıp mahşerdeki gibi, tekrar, haşrolduklarını birbirlerine haber verirler. İşte, içinde yaşadığımız bu hayatın işleyişi, bizlere, ölüm sonrası hayatın var olduğuna, başlı başına bir delildir. Kış ve ilkbahar mevsimlerinin peş peşe gelmeleri, bizlere, ölüm ve diriliş hadiselerini göstermektedir. Bu tabiat, bir matbaa hükmündedir. Bu tabiat matbaası da ancak ve ancak başında, ilmi, bilgisi, kudreti olan bir ustasının, Allah (C.C.)’ ın emriyle çalıştırılır, yazdırılır ve durdurulabilir. Nasıl ki matbaanın harfleri, bir usta başında olmadan yazamaz, tabiat da öyledir. İşte, bu kadar muazzam işlerde şahit olduğumuz olayları, nasıl olur da ağaca, suya, rüzgâra vs.verebiliriz? Akıl sahibi insanlara bu hiç mi yakışmaz. Sadece bu ayetler, Kur’ ân’ -ı Kerim’ in, 1400 yıldır değişmediğinin ve Allah kelamı olduğunun kudretidir. Eğer inanmıyorsanız, buyurun, bunun gibi bir ayeti, haydi getirin de görelim ? Bugüne kadar getiremediniz, mahşere kadar da getiremeyeceksiniz. Bilindiği gibi insanın, pis bir sudan sonra, nasıl mükemmel hale geldiği, uzun uzun anlatılır. İnsana bu örnek gösterilir. "İnsan, bizim kendisini bir nutfeden (spermden) yarattığımızı görmedi mi ki şimdi apaçık bir hasım kesilir.(Yasin-77)" buyurarak, insanı düşünmeye sevkeder. İçinde yaşadığımız hayatın işleyişi, ölüm sonrası hayatın var olduğuna, başlı başına bir delildir. Mesela, kış ve ilkbahar mevsimlerinin peş peşe gelmeleri, ölüm ve diriliş hadiselerini bize, bir ömür boyu, seyrettirilmektedir. Zaman zaman duyup dinlediğimiz bazı inkârcılar, öldükten sonraki bitkisel hayatın olabileceğini, bunu kabul edebileceklerini, fakat şuur ve hissin bedenle alakası kesildikten sonra, bu insanî hayata, yeniden nasıl başlayacaklarını sormaktadırlar. Kur'ân-ı Kerim,onlara ard arda gelen, uyku ve uyanıklık hallerinin, ölümden sonraki bir hayatın olacağını,bizlere böyle güzel bir örnekle haber vermektedir. Mesela hislerimizi, uykunun akvaryumu gibi olan,rüya gerçeği ile bu âlemden alıp bizleri, başka bir alemin renkleri ve seslerine bağlamak suretiyle, bizleri gezdirerek, bu üç boyutlu, maddi engelin kuşattığı âlemden başka, farklı bir âlemin var olduğunu, insana gösterir. O rüyada bizleri, büyük zevk veya kederlerle mutlu ve hüzünlü eder. Her gece, ölümün bir çeşit, sanki küçük kardeşi olan uykuya yatıp her sabah yeniden tekrar dirilir gibi, dünyaya gözlerimizi açıyoruz, böylece kıyamet ve haşrin alametlerini, her gün, bizzat yaşamış oluyoruz. İşte, fiilen gerçekleşen bu uyuma ve uyanma olayı biz insanlara, öldürme ve diriltmeye dair, çok kuvvetli bir mesaj vermektedir. Kaldıki bu hitapların muhatapları olan insanların,bunları anlama, idrak ve kavrama kapasiteleri mevcuttur. Onun içindir ki bazı ayetlerde "Ey insanlar !.." diye, hitaplarla karşılaşırız. Birçok örnek sayılır, sonra da "Bunda akledenler için dersler vardır.", " Hiç akletmez misiniz?" buyuru larak, düşünmemiz istenir. Bitki ve ağaçlardaki kusursuz bir estetik, tasarım, ilim ve hesaplanmanın varlığı da bizlere, yine aynı şeyleri anlatırlar. Kazakistan'daki çam ağacı ile Belçika'daki çam ağacının, İlâhî kudret ile aynı kural ve ölçülerden haberdar olmaları ve aynı oranları uygulamaları gibi. Bitkilerde matematik kuralları, yaratıldıktan beri vardır ve harfi harfine uygulanır. Her bitkinin yapraklarının dizilişi hep aynı sayı ve sıraya göredir ve kendilerine hastır. Bu, tâ yaratılıştan beri böyledir. Botanik ilmi de bunu ispat etmiştir. Mesela, botanik ilmi, dünyadaki tüm elma ağaçlarında harika bir dizilim oranı olduğunu ispat etmiştir. Şöyle ki: Herhangi bir elma ağacının çevresinde, bir yapraktan başlayıp 5 defa tur attığımızda, aynı hizadaki diğer yaprağa rastladığımızı görürüz. Bu turlar arasında 2 yaprakla karşılaşırız. Yani botanik ilminin ortaya koyduğu, elmadaki, o ilim diliyle, 2/5 oranı, büyük bir mucizedir.Elma ağacı bu oranı bilmez ama bu harika yaratılışa uyar. Bu, İngiltere'de de Türkiye'de de her yerde böyledir. Demek ki canlılarda böyle bir oranı, onların genetik yapılarına kodlayan, onları bu bilgi ve özellikleriyle yaratan, üstün ve sonsuz ve büyük bir ilim ve akıl sahibi olan, bu muazzam kâinatın sahibi yüce Allah (C.C.)'tır. Ünlü Alman bilim adamı Prof.Dr. Verner Gitt " Bir kodlama sistemi, her zaman için zihinsel bir sürecin ürünüdür. Bir noktaya dikkat edilmelidir; madde, bir bilgi kodu üretemez.Bütün deneyimler, bilginin ortaya çıkması için özgür iradesini, yargısını ve yaratıcılığını kullanan üstün bir aklın var olduğunu göstermektedir" diyerek,bu kodlama konusunu,tasdik etmektedir. Bu mükemmel yaratılış, tüm yaratılmışlarda mevcuttur.Çok ince ve dakik, şaşmaz hesaplar, uzaydaki o muazzam büyüklükteki cisimlerde de pirede de filde de böyledir. Binlerce türdeki bitki, böcek, kuş, balık ve benzeri canlıları tanıtarak, tabiatın, bir Yaratıcı'nın varlığını gösterdiğini anlatan, ünlü botanik bilimcisi John Ray da "Başta bütün işler, Allah tarafından yaratıldı. Sonra bugüne kadar da O'nun tarafından muhafaza edildi ve hâlâ ilk yaratıldıkları gibiler" derken, yüce Yaratıcı'nın varlığını, kabul etmektedir. Gökyüzü gibi büyük bir âlemi var eden, O büyük Yaratıcı için, insan gibi, çok küçük bir varlığı, baharı ihya ettiği gibi, tekrar yaratması hiç güç değildir, hiç zor değildir. O’ na,son derecede de kolaydır. "Allah, her şey için bir ölçü kılmıştır." ayeti, bütün bunları anlamamız için yeterli sayılır. Bu ince hesapları görenlerin, bunu, sağır, dilsiz, kör tabiata vermeleri saçma sapanla iştigal ve nankörlüktür.Ey aciz olan, haşrin olacağından, tereddüt eden insan!.. İnadı bırak. Gel bu inattan vazgeç. Cemil olan Rabb'imizin rahmet şemsiyesi altına gir. Kendini emniyete al. Güçlü ol. O, güçsüz, zayıf, naif, aciz, biçâre, vücudunu ebedi olan ateşe atma, ateşten koru. Allah(C.C.)’ ın inayeti üzerinize olsun. Âmin, Âmin !..
Selam ve Saygılarımla
BENİM KÖYÜM Baharda şenlenir bağı bahçesi Kokusu başkadır benim köyümün Unutturur adama gamı kederi Havası başkadır benim köyümün Akşam olur herkes döner evine Can kurban inan ki benim köyüme Gülabinin torunları derler bizlere Özü başkadır benim köyümün Yeşil yeşil meşeleri var dağında Meyve ağaçları çiçek açar bağında Her çeşit otlar yeşerir toprağında Yeşili başkadır benim köyümün Köyümün kenarından akar çayı Kıvrım kıvrım dolanır sular tarlayı Unuttum sanma orada olmayı Dostluğu başkadır benim köyümün Yaz gelince çıkarlar yaylaya Gurbetçiler hasretle döner sılaya Benden selam olsun Aziz Ağaya Sevgisi başkadır benim köyümün İBRAHİM SEVİNDİK