Gençlik yıllarımda çok kitap okurdum. Kitap kurdu derlerdi. Yedi yıl boyunca kaldığım pansiyonda dörtyüz kişilik yemek turnikesinde en arkaya geçip sıranın bana geleceği zamana kadar okuduğum kitaplar en lezzetli olanlardı. Başucu kitaplarım hergün değişirdi mutlaka. Bu alışkanlığı bana kazandıran Raci Solmaz Bey’in vefatını bu sabah teessürle öğrendim. İçimdeki kitaplık yıkıldı adeta. Boya ve hırdavat işi yapardı rahmetli. Çiftlerin yanındaki sıralı dükkanlardaydı mesken. Herkesin uğrak yeriydi. Garip gureba ordan geçinirdi. Onu izlemeye sohbet etmeye gittiğimde bana özel bir zaman ayırırdı. Tembih eder, teşvik eder, öğütlerdi. Okumayı ve hakkı tavsiye ederdi. Her sohbetimiz mutlaka bölünür, yarım kalırdı. Tamamlamak için sonraki günlerde anlaşılsada, bu asla olmazdı. Çünkü başka konular açılır onlarda yarım kalırdı. Yarımnkalışının sebebi ikide bir açılan ve içeri doluşan insanlardı. Simitçi önce ona uğrar, beş on simit bırakır, tavacı, makası, işportacı ondan siftah ederdi. Herkesten alırdı mutlaka. Ve o aldıklarını kapı girişinin sağındaki masaya bırakmalarını söylerdi. Uzun ehrama bürünmüş yaşlı kadınlar, içeri girmeden kapıda bekler, çırak tarafından o masadan verilecek olan ekmek, simit, para, tava gibi eşyaları alır bol ganime dua ederlerdi giderken. Ebuishak vakfının kurucusu bu iyilik için gönderilmiş adam nihayet özlediğine kavuştu demek. İyilik idolüm, sadaka öğretmenim, hakkı tavsiye edicim, RAHMAN’ın rahmına ulaştı demek. İçimdeki kitaplık devrildi bu gün. O kadar insan döküldü ki içimden, o kadar kitap yıkıldı ki. İçim acısa da, içimi acıtanları koyduğum yerin baş köçesine bir acımı daha oturttum bu gün. İyi adamlar iri atlara binip gidiyorlar. İçimdeki süvari birliğine bakalım kaç nefer daha katılacak.