HOŞ GELDIN EN SEVGILI

Biz yılların bekleyişini artık eskittik. Sen
kapımıza geldin ya utanmanın ne olduğunu
öğrendik. Gel desek içeri buyurur
musun?
Taifte kanayan ayaklarına terlik versek ya da
halılarımıza bassan. Çelik kapımıza tutununca
sensizliğin güvensizlik olduğunu mu hatırlasak?
Sana ne ikram etsek de açlıktan karnına
bağlandığın taşlar kadar ağır olsa. Daha dün
doğum günündü. Bizi
şereflendirmenin bilmem
kaçıncı yılında
sana pasta mı yapsak?
Sen cennetten
tatmışsın ya, dünya
lezzetleri seni kesmez
elbette.
Bizim evlerimiz
hurma lifi yerine betonla
kaplı, tıpkı kalbimiz
gibi... Sen tenezzül
etmezsen bizi kim davet
eder ki cennete!
Yetimdin, yoksuldun
ama sahipsiz değildin.
Sana sahip olana nazın geçer elbet.
Çünkü sen sevgilisin, en sevgilisin.
Biz de seviyoruz ama yüzümüz tutmuyor.
Sana mahcubuz ve sana mecburuz.
Ümmetim girmeden girmem dediğin cennetine
götürmek için mi kapımıza geldin.
Hoş geldin.
Bu şerefle cehennem yakar mı bizi?
Sen bizim tutunamadığımız dalımız, sığınamadığımız
limanımızsın. Bizi affeder, büyük
ekranlı odamıza, yüksek kurulmuş soframıza buyurur
musun?
Hurma yerine beyaz ekmek, su yerine kolamızdan
içer misin?
Biz fakir peygamberin zengin ümmetiyiz.
“Oku” emri yerine dinleyerek öğreniyoruz
her şeyi.
Seni de duymuştuk ama seni görmeden sevmiştik.
Bunun hatrına bizi affeder misin?
Essalatu Aleyke Ya Resulallah. Esselamu
Aleyke En Sevgili.
Kapımıza hoş geldin.
Bilal gibi masum, vahşi gibi garibiz.
Herkes kadar kirlenmiş herkes kadar muzdaribiz,
sensiz...