Hepimiz insanız. Bizleri değerli kılan tüm unsurlarıyla hayatın içinde var olma mücadelesine devam etmekteyiz. Muazzam iniş, çıkışlarla dolu olan bu mücadelemizde birbirimize, birimizin hoşnutluğunu kazanmak adına sevgi ve saygı gösterme vecibemimizi ihmal etmemeliyiz. Yaşarken, insanlığa yaşattıklarımız ve ardımız sıra bıraktığımız intiba ve eserler ile varlığımızı devam ettirebilme imkânına sahip olduğumuzu unutmamalıyız. Malum olduğu üzere yeryüzünde verilen mücadeleler birçoğumuzu yorgun bıraktığı gibi yaşamın bir gereği olarak çeşitli sorunlarla da başbaşa bırakmaktadır. Aslında sorunlar çözümlenmesi gereken bir uğraş olarak bizlere olgunluk kazandıran ve tecrübe sahibi yapan kazanımlar yumağıdır. Bu sorunları aşmak insanların karşılıklı affetme, hoşgörü vs. erdemlerine sahip olmaları ile gerçekleşebilir. Kimi zaman olgunluk, göz önünde gerçekleşen yanlış bir davranışın görülmemiş gibi yapılmasını gerektirebilir. Söylenildiği gibi bu olgunluktur. Lâkin yapılan yanlışın düzeltilmesi noktasında duyarsız davranılırsa bu olgunluk değil, olsa olsa odunluktur(!) Yapılan yanlışa göz yummak başkadır, göz yummak yanlışlığı diye bir davranışa sahip olmak başkadır. Örneğin; Bir kurumda amirlik yapıyorsunuz yani yöneticisiniz. Kurum çalışmalarının aksamasına, kurum ikliminin bozulmasına ve bu iklime gölge düşürecek davranışlara sahip personellerinizin olduğunu varsayalım. Bu duruma engel olmak ve personellerinizi ikaz etmek adına bir toplantı tertip ediyorsunuz.O toplantıda yapılan yanlışı “Arkadaşlar; sizleri tenzih ediyorum(!) şöyle şöyle hatalar yapan insanlar görüyoruz.” diyerek meseleyi üçüncü kişilere yansıtarak sözüm ona “Ben dili-Sen dili” kullanarak çözüme ulaşmaya çalışmak, zaman kayıbına sebep olmaktadır. Şu “Tenzih ediyorum.” hastalığından kurtulmamız lazım! Sorunu görüyoruz, sebep olanları biliyoruz ve bu sebepler dairesinde toplantı tertip ediyoruz fakat söze ”Sizleri tenzih ediyorum” ile devam ediyoruz. Bu sorunun çözümündeki samimiyetsizliktir. Yöneticilik vasfınız, vasfınızla yönetmeyi gerektirmemeli. Kırıcı olmamak adına attığınız adımlar, beraberinde daha vahim olan yıkıcılığı getirebilir. Yani sorunlara daha büyümeden makûl bir şekilde müdahale edemezseniz, ilerleyen süreçte önü alınamaz serüvenlerle karşılacağınız kesindir. Çare ve çözüm arayarak ulaşmaya çalıştığınız nezih ortamlara ancak tenzih etmeden ulaşabilirsiniz. Sert ve kırıcı olmayan bir uslupla, tenzih etmeden, açık sözlükle yapacağımız davranış düzenlemesi, toplumumuzun bütün kesimlerince kabul görmelidir ki, önü alınamaz kronik yanlışlara düşülmesin. Üreten ve ürettiğini tükettiği gibi ihraç eden bir ülke olmamız yolunda tenzih etmelerimiz, nezih olmamız ve liyakat zaafiyetimizin önündeki en büyük engellerdendir. Unutmayalım ki Tenzih bir korku ifadesi olarak da karşımıza çıkmaktadır. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!”cıların çokça sığındığı bir liman(!) Saklanmayan gerçeklerin ışığında yürümek, tenzihsiz konuşmalar ve ifadelerle mümkün olacaktır. Topluma
değer vermeyen tüm “Toplum Değerleri” simsarlarına ithafen…
Selam ve dua ile…