Ahiret ve cennet meselelerinde, hiç kimsenin tasarruf sahibi olmadığı aşikar iken, peygamberin bizlere bu konudaki müjdelerini kendimize nimet saymak lazımdır. Sınav dünyasının en çetin ve en zor anı olan hesap ve mizan esnasında, bizi korkutan ve ürküten atmosferinden beri olmak için tebliğe ihtiyacımız var elbette. Mütebelliğ olan yani tebliğle görevli ve tebliğ eden olarak resulullaha bu konuda kulak vererek, amellerimizi ona göre düzenlememiz kaçınılmazken, onnun müjdesine mazhar olmakta, şüphesizki bizi elimizde. Hazreti fatımayı uyarıp; “ey fatıma, o günün dehşetinden dolayı sana yardım edemem” dediği ve peygamberin dahi müşkikle yoğun olduğu o mahşer meydanında, kimseden medet ve himmet beklemeden kendi işimizi ve kendi hesabımız kolay kılabilirmiyiz, bunun hesabını yapmamaız gerek. Şehitlerin, alim ve abitlerin dahi çok net olarak karara bağlanamayan direk cennet hesaplarının yanında kendi cennetimizi kazanabilirmiyiz ona bakalım.