HADİD SURESİ KONULARI-3

Surenin konuları

Surenin yirminci ayetinde Yüce Allah (cc) şöyle buyurmaktadır;

“Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, bir eğlence, bir süs, aranızda karşılıklı bir övünme, çok mal ve evlat sahibi olma yarışından ibarettir. (Nihayet hepsi yok olur gider).

Tıpkı şöyle: Bir yağmur ki, bitirdiği bitki çiftçilerin hoşuna gider. Sonra kurumaya yüz tutar da sen onu sararmış olarak görürsün. Sonra da çer çöp olur.

Ahirette ise (dünyadaki amele göre ya) çetin bir azap ve(ya) Allah’ın mağfiret ve rızası vardır. Dünya hayatı, aldanış metaından başka bir şey değildir.” Hadîd/20

Dünya hayatı, yani ahiret kazancı için sarf edilmeyen, sonsuzluk âleminin nimetlerini elde etmeye vasıta kılınmayan o dünya hayatı sırf çocukları aldatan ve yorgunluktan başka bir meyvesi olmayan şu hallerden ibarettir:

Bir oyundur, heves edilir. Uğraşılır, boğuşulur. Yense de yenilse de netice itibariyle hiçe doğru sürüklenip gider.

Bir eğlencedir. İnsanı faydalı olan işinden, gücünden, vazifesinden alıkoyan ve vaktini öldürmekten başka bir işe yaramayan eğlencelerdir.

Ve süstür, herhangi bir şeref bahşetmeyen, kadın ve çocuklar gibi gafilleri aldatan giyimler, kuşamlar, ciciler biciler kabilinden sadece bir gösteriştir.

Ve aranızda bir övünmedir, ben senden üstünüm, ben falanın oğluyum gibi bir övünüştür.

Mal ve evlatta birçokluk yarışı, bir gururdur. İşte sırf dünya için yaşayanlara hayat, bunlardan ibarettir.

Ayette dünyaya meyleden kişi, buğdayın evrelerine benzetilmiştir. Doğar, büyür, gelişir, yaşlanır ve ölür. Tıpkı yağmurun yeşertip sonrada çer çöp olan ekin gibi.

Öyle ise dünya hayatını ahiret hayatı ile birleştirecek, ahirette bize mutlu bir hayat sunacak salih ameller işlemeliyiz. Dünya ahiretin tarlasıdır. Burada ne ekersek ahirette onu biçeriz. Gerisi boş.

Dünyada ahiret için çalışanları Yüce Allah (cc) cennetine koyacaktır. O cennet ki ayette şöyle tasvir edilmiştir.

“Rabbinizden bir bağışlanmaya ve eni, gökle yerin genişliği kadar olan, Allah’a ve Resûlüne inananlar için hazırlanan cennete yarışırcasına koşun. İşte bu, Allah’ın lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, büyük lütuf sahibidir.” Hadîd/21

Burada cennetin genişliğiyle ilgili anlatımın amacı bu konuda bir sınır tayin etmek ve ölçü vermek değil, bu genişliğin insan tasavvuruna sığmayacak kadar büyük olduğunu ifade etmektir. (İbn Âşûr, XXVII, 408;)

Belirli şartları yerine getirenlerin, Allah’ın kendilerini bağışlamasını ve cennete koymasını O’nun açısından zorunlu bir sonuç gibi düşünmemeleri için ayetin devamında bir uyarı yapılmakta, bütün bu sonuçların gerçekte Allah’ın lütfundan ibaret olduğu hatırlatılmaktadır.

Evet, salih amel yapacağız ama yine de Allah’ın lütfu bizi kurtaracaktır. Onun için Yüce Allah’ı razı edecek işler yapmalıyız.

Sıradaki iki ayet şöyledir.

“Yeryüzünde ve kendi nefislerinizde uğradığınız hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır.

“Elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah’ın size verdiği nimetlerle şımarmayasınız diye (böyle yaptık.) Çünkü Allah, kendini beğenip övünen hiçbir kimseyi sevmez.” Hadîd/22-23

Bu iki ayette insanın hayata bakışını belirlemede çok önemli bir gerçeğe ve bunun hikmetine değinilmektedir:

Olan ve olacak her şey Allah’ın ezelî ilminde kayıtlıdır; bunu böylece bilen ve kabul eden insan kaçırdığı fırsatlara hayıflanarak veya Allah’ın kendisine verdiği imkânların sarhoşluğuna kapılarak ömrünü tüketmez. Çünkü bunların ikisi de olmuş bitmiştir.

Bu bir musibetse kendisinin bundaki payını düşünüp sonuç çıkarmalı ve bu sonucun gelecekteki davranışlarına ışık tutmasını sağlamalıdır.

Şayet bu bir nimetse asıl kaynağının kendi bilgi, beceri ve çabası değil yüce Allah olduğunu dikkate alıp övünme ve böbürlenmesi için bir sebep bulunmadığı, bilâkis bu nimetin kendisine sorumluluk getirdiği bilinci içinde hareket etmelidir.

Yüce Allah (cc) devamla kibirlilik edenler hakkında şöyle buyurmuştur.

“Onlar cimrilik edip insanlara da cimriliği emreden kimselerdir. Kim yüz çevirirse bilsin ki şüphesiz Allah ganîdir, zengindir, övülmeye lâyıktır.” Hadîd/24

Müfessir ELMALILI tefsirinde önceki ayetin son kelimesi olan “yebhelune” çok böbürlenen, çok kibirli manası ile birleştirerek bu ayet-i kerimeyi şöyle tefsir etmiştir.

O kimseler (kibirli) cimrilik ederler; sadaka vermekten, yardım etmekten Allah yolunda harcamaktan mallarını kıskanır, esirger ve cimrilik ederler.

İnsanlara da cimriliği emrederler, bu durum iki şekilde olur. Ya nasihat ediyormuş gibi doğrudan doğruya ağızlarıyla söyler ve iktisattan, idareden bahsederek sıkılığa, cimriliğe teşvik ederler. Yahut davranışlarıyla herkese cimrilik örneği olurlar.

Her kim de ardına dönerse, Allah yolunda harcamaktan yüz çevirirse haberi olsun ki, Gani ve Hamid ancak Allah’tır. Hiç ihtiyacı olmayan zatında hamd edilmeğe ve övülmeye layık olan ancak O’dur. Onların yüz çevirmeleriyle Allah’ın hiçbir şeyi eksilmez, zarar onların kendilerine aittir. İhtiyaç da kendilerinindir.

Yüce Allah (cc) devamla gelen ayet-i kerime de başta Peygamber olmak üzere, insanlar için en faydalı olan her şeyi indirerek insanlığın hizmetine verdiğini beyan buyurmaktadır.

“Andolsun, biz elçilerimizi açık mucizelerle gönderdik ve beraberlerinde kitabı ve mizanı (ölçüyü) indirdik ki, insanlar adaleti yerine getirsinler.

Kendisinde müthiş bir güç ve insanlar için birçok faydalar bulunan demiri yarattık (ki insanlar ondan yararlansınlar). Allah da kendisine ve Resûllerine gayba inanarak yardım edecekleri bilsin. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.” Hadîd/25

Geniş bir tefekkür sahası bulunan bu ayet-i kerimeyi sizlerin gönül gözüne havale ediyor ve sonraki ayet-i yazıma alıyorum.

Yüce Allah (cc) Peygamberler gönderdiğini bildirdikten sonra, sıradaki ayetlerde ise Nuh (as) ve ondan sonraki peygamberlerin bazılarını zikretmekte ve onlara kavimlerinin yaptığı yanlışları kısaca bildirmektedir.

Hadid suresi şu iki ayetle sonra ermektedir.

“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve peygamberine iman edin ki, size rahmetinden iki kat pay versin, size kendisiyle yürüyeceğiniz bir nur versin ve sizi bağışlasın. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

Bunları açıkladık ki, kitap ehli, Allah’ın lütfundan hiçbir şeyi kendilerine has kılmaya güçlerinin yetmeyeceğini ve lütfun, Allah’ın elinde olduğunu, onu dilediği kimseye vereceğini bilsinler. Allah, büyük lütuf sahibidir.” Hadid/28-29

Elmalılı tefsirinde bu ayet-i celileyi tefsir ederken şöyle bir misal vermiştir.

“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve peygamberine inanın!” ayeti indiğinde kitap ehli, Müslümanlara hased ettiler, bunun üzerine de Allah Teâlâ: kitap ehli bilmeyeceği için mi güç yetiremeyeceklerini?” ayetini inzal etti.

Bir başka rivayetinde de demiştir ki: “Bize, Peygamber’in şöyle dediği zikredildi: “Bizim durumumuzla bizden önceki iki kitâb ehlinin durumu tıpkı şu temsil gibidir:

Bir adam geceye kadar bir kırata (miskalın yirmi dörtte birine) çalışmak üzere birkaç işçi tutmuş, derken işçiler öğle vakti olunca çalışmaktan usanıp vazgeçmişler. Adam da onların hesaplarını görüp, yarım kırat ücretlerini vermiş. Sonra yine geceye kadar çalışmak üzere bir kırata bazı işçiler daha tutmuş onlar da ikindiye kadar çalışmışlar ve usanıp işi bırakmışlar. Adam da ücretlerini vermiş. Sonra da geri kalan işi bitirmek için geceye kadar çalışmak üzere iki kırata başka işçiler tutmuş. Adama: “Bunların işleri az olduğu halde ücretleri niçin çoktur?” denildiğinde, o da, “mal benim, istediğime veririm” demiş. İşte umarım ki biz de bu iki kırat sahiplerinden oluruz.” (et-Taberi, a.g.e. XXVII, 142-143.)

Selam ve dua ile.

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.