Güney Kore, ikinci dünya savaşı sonrasında açlık sınırında olan bir ülke durumunda
iken, bugün dünyanın en gelişmiş ekonomileri arasında yer almaktadır. Oysa,Güney Kore,
İkinci Dünya Savaşı sonrasında ekonomik açıdan büyük bir dar boğaz yaşamış ve dışarı
dan gıda yardımı talep eden duruma gelmiştir.
Güney Kore durup dururken bu noktaya gelmedi. Çok kaliteli bir eğitim sistemi kurdular, çok çalıştılar ve başardılar. Hiç şüphesiz ki bir ülkenin ekonomik açıdan kalkınmasında en önemli itici gücü, o ülkenin sahip olduğu eğitim düzeyidir.
Bilimsel araştırmalar, eğitim düzeyi ile kalkınmanın unsurları olan ekonomik büyüme, siyasal ve toplumsal gelişme arasında, çok anlamlı ilişkiler bulunduğunu göstermiştir. Güney Kore’nin kalkınma anlamında gerçekleştirdiği olağanüstü başarısında, köklü eğitim reformları ve bu alanda yürütülen istikrarlı politikaların, önemli rolü olduğu görülmektedir. Geçmiş yazılarımızda, Güney Kore’nin eğitimdeki başarısını anlatmıştık.
PISA sınavlarında üstün başarısı ile dikkat çeken Güney Kore, bir insan ömrüne
sığdırılacak kadar kısa sürede, zirai üretime endeksli bir ülke konumundan, dünyanın en
büyük 9. büyük ekonomisi arasına girmiştir.
Güney Kore, 90’lı yıllarda, kuluçka süresini tamamlayıp kabuğunu kırdı ve dünya
sahnesine hızlı bir giriş yaptı. Teknolojiye damgasını vurarak bir Güney Kore çağını
başlattı. Başta Samsung, LG, Hyundai, Ssangyong gibi markalarla gerek elektronik
gerekse otomotiv sahalarında adeta Japonları geride bıraktı, zirveye çıktı. 2. Dünya
savaşında adeta yerle bir oldu. Taş üstünde taş kalmadı. Dünya ekonomisinde esamesi
bile okunmuyordu. Ama, Güney Kore, tüm enerjisini ve kaynaklarını eğitime harcayarak
bugün,1 trilyon, 693, milyar, 246 milyon dolar ile, dünyanın, 9. büyük ekonomisi haline
geldi. (Statistics Times, 2018 yılı,192 ülke ekonomi verileri). Şimdi ise, dünyanın daha üst sıralarının ekonomisi olma yolundalar.Türkiye ise bu verilere göre,811 milyar dolarla, son 20 yılda, 16. sıradan, 21. sıraya indi. Neden böyle oldu? Nedeni hiç araştırıldı mı? Maalsef.
Güney Kore’nin gerçekleştirdiği yüksek tasarruf-yatırım ve büyüme düzeyleri literatürde
“ Han Nehri Mucizesi “ deyimi ile nitelendirilmesini sağlamıştır. Güney Kore’nin ekonomik
başarısının altında yatan eğitim politikaları çok önemlidir ve dünyaya örnektir. Geçmiş yazılarımızda eğitime nasıl önem verip buralara geldiğini açık açık yazmıştık.
Güney Koreli şirketler, 1960’lı yılların ortalarında tekstil, hazır giyim, oyuncak gibi, iş
gücüne dayalı basit üretim standartları gerektiren ürünlerden, 70’li yıllarda gemi, çelik,
elektronik aletleri ihraç etmeye ve uluslararası büyük projelerin inşası için ihalelere
girmeye başlamışlardır.
1980’lerde başlayıp 1990’lara kadar devam eden zaman diliminde ise yarı iletken hafıza
kartları, bilgisayar, otomobil, cep telefonları, LCD ve plazma televizyonları gibi ileri
teknoloji gerektiren ürünler belli başlı ihracat kalemleri olmuştur.
Ülkedeki hızlı gelişimde devletin yanında özel sektörlerin de eğitim alanında önemli
destekleri bulunmaktadır. Özellikle özel sektörün bu denli eğitimin içinde olması, Ar-Ge
çalışmalarını desteklemiş ve ülkenin teknolojik altyapısı ile birlikte kalkınmasına katkı
sağlamıştır.
Sanayi devrimini İngiltere 150, ABD 100, Japonya 75 yılda tamamlamışken Güney Kore
yaklaşık 40 yılda gerçekleştirmiştir. Güney Kore, 1960-2010 yılları arasında dünyada
meydana gelen ekonomik kalkınma mucizesinin hayranlık uyandıran, çarpıcı örneklerin
den biri haline gelmiştir. Birçok ülke, bu başarıya karşı hayranlık duymaktadır.
Bu başarı bir taraftan literatürde, Kore’de, 1963’den bu yana uygulanan kalkınma
modeline olan ilgiyi arttırırken diğer yandan, benzer durumdaki ülkelerin kalkınmada nasıl
bir yol izlenmesi gerektiğini göstermesi bakımından büyük önem arz etmektedir.
1960 yıllarda, kişi başı milli geliri, 944 dolar iken, 2010 yılında bunu, 23.3 kat artırarak
22.086 dolara çıkarmıştır. Bugün ise, kişi başı milli gelir, 31.000 dolardır. Bu dönemde
Doğu Asya ve Pasifik ülkeleri, fert başı milli gelirlerini 13.9, Türkiye ise 3.3 kat artırabilmiş
lerdir.
Güney Kore, kayda değer bir büyümenin yanı sıra teknolojik açıdan da önemli bir atılım
gerçekleştirmiştir. 1985 yılından sonra otomotiv, elektronik ve telekonimikasyon sektörlerin
de, dünyanın bütün ülkelerinde satışları bulunan markalara sahip olmuştur.Bugün
Samsung cep telefonunu, dünyada 3 milyar insan kullanmaktadır.Kırkbin kere
MaşâAllah. Özellikle de elektronik sektöründe yer alan markalar yaptıkları inovasyon
çalışmalarıyla tüm dünyaya yapılan ihracatların tutarı ile büyük şirketlere rakip haline
gelmiştir. Güney Kore, bu çıkışı gerçekleştirmek için bilim ve teknoloji alanına büyük
yatırımlar yapmıştır. Acaba bizim neden, övüneceğimiz bir markamız yok ?..
Mesela, Güney Kore, dünyadaki en geniş telekomünikasyon ağına sahip ilk beş ülke
arasında yer alabilmek için 1994-2015 yılları için 50 milyar dolar ayırmıştır. 2012 yılında
Dünya Telif Hakları Örgütü (WIPO) tarafından yayınlanan bir listede, dünyada en fazla
patent başvurusu yapan 10 ülke içerisine girmiştir. Güney Kore, 2010 yılı verilerine göre en
çok patent başvurusu yapılan dördüncü ülke konumundadır (WIPO, 2012). Bu ülkede
yaşayan bir milyon kişiye düşen patent sayısı ele aldığında ise, Güney Kore’nin ABD, Çin
ve Japonya’dan çok daha iyi durumda olduğu söylenebilir.
Hemen her yıl hazırlanan rapora göre,Güney Kore’nin, dünyanın en başarılı 100 üniversitesi içerisine 3 üniversitesi girmektedir.Bravo !.. Bravo !.. Bravo !.. Tebrikler.
Bizim ise, dünyanın en başarılı üniversiteleri içerisinde, değil ilk yüzde, ilk 500’de bile bir tek üniversitemiz yok. Neden yok ?.. Niçin yok ?.. Üniversitelerimize duyurulur.
Güney Kore, ekonomik kalkınmadaki başarısının yanında, inovasyon ve Ar-Ge alanlarındaki çarpıcı gelişimi ile dünyada ilgi çeken bir ülke olmayı başarmıştır. Tebrikler Güney Kore !.. Sizi saygıyla selamlıyorum.
1970’li yıllarda Güney Kore ile bizim milli gelirimiz at başı idi. Bugün, bizi ikiye katlamış durumdalar. Neden, neden ?.. Çünkü onlar olağan üstü çalışarak bu duruma geldiler. Biz de çalışmadık, yattık şimdi bu durumdayız.
Halbuki 1950’li yıllarda, Güney Kore de bizim gibi Marchal yardımı almış bir ülke idi. Neden bugün onlar bu üst sıradalar?.. Halkı, fert başına milli gelirden dolayı, huzur, refah ve mutluluk içerisindeler. Biz neden böyle olamadık diye, hiç öz eleştiri yapıp kendimizi sorgulamadık ?.. Neden, neden, neden ?.. Çalışmalıyız, çalışmalıyız, çalışmalıyız !..
“ Ve şüphesiz ki insan için, kendi çalıştığından başkası yoktur. (Necm-39)”.
“Kim kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parası, dostunun yüz karası, düşmanının maskarası. / Mehmet Akif Ersoy.
Selam ve saygılarımla…
Adamlar çalışa çalışa bu hale geldiler, biz de yata yata bu hale geldik. Sözde bir de müslümanız diyorlar. Bu mu Müslümanlık.