GÖZÜ KÖR BİR ÂMÂ, GÖTÜRDÜ BENİ ŞAM’A

Yalnızlık; Kimine göre hayatın türlü cilvelerinden
yaklaşılmakta imtina edinilen, kimine
göre ise yine hayatın cilvelerinden
imtina edildiğinden yakınlaşılası...
Acımasız dalgalardan sakınanların
da “ Bir başıma
kalamam” deyip de bakınanların
da sığındığı müşterek liman.
Fakat asla yalnız olunamayan,
kalınamayan bir yer... “ Kendimizle
başbaşa kalmak.” diye bildiğimiz,
bir başka buluşma... Bir
insan olarak biz zaten hiçbir
zaman yalnız kalmamışız ve kalmayacağız.
“ Zannetmeki yalnız
çıktım yola, Sen ikisin bir Allah
ola.” Bu ifadede dikkat edilmesi
gereken nokta; yalnızlığının içerisindeki
sen, orada dahi “ bir”
değilsin! Ancak iki olabilirsin. Yalnızlığın tek
sahibi kudretiyle tek olandır. O da alemlerin
Rabbi olan Allah’ tır. Yalnızlığa dair bu düşüncelere
yelken açmışken kalabalıklar içerisinde
yalnız, her duyduğuna kulak kabartan
birisi diye yalnış bildiğim bir âmâ(kör) takılıyor
gözüme ve gönlüme. İzliyorum, suskun ve
manidar gözlerle... Takılıyorum peşine, ardı
sıra manaya meftun gözlerle bu âmâ’ nın...
Katettiği yolu katbekat eden bir gözle izliyorum
onu... Her attığı adımda başına bir sıkıntı
geldi,gelecek diye heder ediyor kaskatı kesiliyorum.
O ise kendinden emin adımlar atıyor
görüyormuş edasında.. “ Hergün yürüdüğünden
aşina olmuş yollara. Bu yüzden kendinden
emin adımları...” Diye düşünüyorum
içten içe. “ Ya her gün ki yolunda bir tadilat
vs. söz konusu ise! Nasıl bir bastona güvenebilir?”
O ise ilerliyor emin adımlarla... Kasılıyorum
git-gide... Biraz soluklanıyorum...
Kapatıyorum gözlerimi ve rahatlamaya çalışıyorum.
İşte sihirli cümle bu “ Rahatlamanın
bir yolu kapat gözlerini...” “ Kasma kendini!!”
diyor sanki mana cephesiyle... Kapatıyorum
gözlerimi. Bütün ışıklar sönüyor
adeta...Etrafımda Âmâ’ nın bastonu kadar
olamayan bir çok kütükten uzaklaşıyorum.
“ Kim?” diye bir dert oluşmuyor gelip, gidenlere
karşı içimde... Zira “ Her gelen, bir gidecek
olandır.” Diyorum. Etrafımın kalabalıklığı
umurumda değil, zira, rahatsız olmuyorum
ki... Işığa kapattığım
gözlerimi, aydınlığa açtığımda anlıyorum
aslında karanlıktaymışım
“ Işığın serabındaymış meğer!” ...
Tüm çirkinlikler de kayboluyor gözümün
önünden... “ Çirkine
âmâ’ lık, güzel’ e hamallık’ dan
makul!” diyorum kendi kendime
ve tebessüm ediyorum karanlığımda..
O da nesi sahipleniveriyorum
karanlığı... Kendimi karanlığa
ait hissediyorum bir anda... Daha
bir anlam kazanıyor kelimeler...
Kılı-kırk yarıyor beynim... “ Bak,
hiç böyle düşünmemiştim!” demeye
başladığım bir çok kelime ile coşuyor
mana alemim... Kim’ e anlatayım diye göz
gezdiriyorum karanlıkta! Kendimden başka
kimseyi göremiyorum... “ Çok BENcil’ sin.”
diyorum kendi kendime... Kendimle muhasebe
yapıyorum kendimi... Allah’ ım bu nasıl
bir sefa bu nasıl bir lezzet! Gözü kör bir âmâ,
götürdü beni Şam’ a hem öyle ki ikindi vakti
vardım, kalmam akşama!!! Mesafeler kalktı...
Kapattığım anda açıldı gözlerim! “ Kendi kendine
konuşana deli derlermiş.” Hiç bir şey
anlatamadığı halde herkesle konuşana
“ Deli!” denilmeyen bir Dünya da ne kadar
mesnetsiz bir ifade... Konuş!kardeşim konuş,
Kendinle konuş... “ Varlık” diye cayır
cayır yananlar. Bırak “ Deli!” desin kendini
akıllı sananlar. Yum gözünü, aç özünü... Yap
muhakemeni, teslim et hakkını hak edene...
Hakkı,hak bilip hak yolunda gidene... Mazlumu
ezme-ezdirme... Gözünü haramda gezdirme...
Düşkünü, yetimi sakın bezdirme..
Çiğnetme,çiğneme masumun
namusunu/hakkını... Yanın da bil ariflerin kamusunu/
Cenab-ı Hakkını... Ey sözünü yapacak
Er! yapacağın sözü ver... Bırak “ Deli!”
desin insanlar sana, anlatma gözünü hakikate
yumana.Selam ve dua ile...