“GERGİ TAVANLI, GERGİN”

İnsan hayat serüveninde kendini muhtelif yönleriyle formal (planlı) veya informal (plansız) olarak yetiştirmeye teşebbüs eden bir davranışlar manzumesinin kişileşmiş halidir. Öncelikle doğduğu toprakların kültürel mozaiği ile tanışıpyoğrulan insan, spontane (kendiliğinden) bir şekilde bir başka deyişle fıtratının gereği olarak ortaya çıkan bir davranış belirleme süreci ve süzgecinden geçirdiği çevre faktörünü kendi anlayış potasında eriterek kendi kişiliğini mamur etmektedir. Bu süreci tamamlayan insan, sahip olduğu kazanımların da etkisi ile toplumu ve çevresini imar edebilecek donanıma ve kalibreye sahip olur. Biz bu duruma ‘meslek sahibi olmak’ adını vermekteyiz. Bir meslek sahibi olmak herkesin arzusudur. Fakat unutulmaması gereken konu, şu ki; günümüzde bir mesleğin sahibi olunuyor ama mesleğe sahip olunmuyor. Hakkı verilmiyor. Demek ki mesele ‘bir mesleğe sahip olmak değil, mesleğe sahip olmak.’ Aksi takdirde çok sıkıntı çektiğimiz bu hususta maalesef Efendimiz ’in (sav) buyurduğu “İş ehli olmayana (layık olmayana) tevdi edildiği (verildiği) zaman kıyameti bekleyiniz.” (Buhari) durumunu yaşıyor olmanın talihsizliğinde kıvranmaya devam edeceğiz. Bu liyakatsızlıkta olanlar toplumun yapı taşı olan ‘Güven Duygusu’ nu istismar ederek toplumun esnafa önyargılı olmasına da kapı aralamaktadır. Eskilerin çok güzel bir ifadesi vardır “Tebessümü bilmeyen, esnaf olmasın!” bunugünümüze uyarladığımızda birkaç istisna dışında esnaf tebessümden nasibini almamış gibi görünmekte. “Müşteri; Velinimettir!” anlayışından uzaklaşalı çok oldu maalesef… Örneğin; Yapılaşma çalışmalarındaki küçük veya büyük ihmallerin, büyük enkazları hem somut –bir depremde- hem de soyut –kredi bataklarındaki kişiler- bir şekilde karşımıza çıkardığına şahit olduğumuz inşaat sektörü. Sektörün vahametiniişin teslim sürecindeki baş döndürücü, muazzam hızından anlamaktayız. Yapılan yapıların, yapıyı (Aile/toplumsal/sosyal yapı… vs.) bozduğu bir durum… işi teslim eden müteahhit ’in müşteriyiteslim almasıyla eş güdümlü süreç… Şöyle ki, aldığı gayrimenkul için yıllara bağlanarak bankalarla ve olmadık durumlarla baş başabırakılmakta olan ‘Gergi tavanlı’ evlerde ki, gergin müşteriler/insanlar… Bir mengene düşünün bir ağzı yürütücü şahıs/firma, diğer ağzı banka.-O da başka bir yürütücü!- Ara da kalan ise sahipsiz müşteri/insan… Çok acı bir tablo. Tabii ki kaçınılmaz sonlar huzursuzluklar, psikolojik sendromlar ve aile içi şiddetler vs. İşin ilginç tarafı ` kâr marjı ile –demir kaç para biliyon mu? Seslerini duyar gibiyim… İnsan dan ucuz. O kadar!- On-onbeş gün içinde koca apartmanları diken bu acımasız sektör, yuva sahibi olmak isteyen onlarca yuvayı yıktığından bi haber yapı dikmeye ve yuva yıkmaya devam etmekte… Okadar yıl memlekette kazanmış bir tane okul, hastane, camii yaptığı yok. Bir şehit ailesine bir ev vermemiş. “-Biz yılların firmasıyız” “-Bilmem kaçıncı yılımız” diyerek yılların tecrübesinden bahsediyor çok abes. Heyhat!
Sorun Ne mi? Hiç de makul olmayan “Ev Fiyatları”. Ve sattığı evin alıcıda ki memnuniyetinitakip etmeyen, talebin çok olduğu bir pazardafiyatlarda iyileştirme yapmak istemeyen YAP-SATmantığı… Hızlı inşaat –ki gece işçilerini çalıştıran birçok inşaat’a tanık olmaktayız- bizlerin ev alırken ki tercihlerimizde yanılmamıza da sebep olmakta. Toplumun hiç de makul olmayan fiyatlar karşısında günden güne ezildiğini, istismara uğradığını müşahede etmekteyiz. Sektördeki ‘Kazanmak’hırsının, hırsızlığa dönüştüğü “Helal-haram ver Allah’ım, Senin kulun yer Allah’ım” bakışı ve bunun müsebbibi olan özellikle işte ehil olmayan sözüm ona stajyer müteaahitler’in hem insanları hem de mesleğini hakkı ile ifa eden dürüst esnafıistismar ederek, sektörün itibarsızlaşmasına sebep olmasıdır. Bu durum ayrıca insanların ev alırken paranoyak davranmalarına sebep olmaktadır. Yapılarda ki ucubelik ise ayrı bir sorun. Sıvasındaki aleladelik “yetiştirilmesi gereken başka projelerde var!” acelesiyle yapılan her türlü müdahale göze hitap etmekten öteye geçmiyor. Lütfen! Sonuçtaİnsanız. Birbirimizi anlayalım. Bir başkasının hayatını zayi etmeden ticaretimize ivme katabiliriz. Güven duygusunu yeniden tesis edebiliriz. Unutmayalım ki Efendimiz (sav) “Bizi aldatan,bizden değildir!” (Dârîmi-Büyü, 10) buyurmuştur.Sırf “Ben alacağıma bakarım.” mantığıyla yaklaştığımız ticaret bizi, biz yapan değerlerden uzaklaştırmaktan öteye geçmez. Yok olan bir aile bir toplum, bizim ticari arenada yok olacağımıza delalet edebilir. Hadis-i Şerif’in “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız. Müjdeleyiniz, nefretettirmeyiniz…”(Buhari 3:72) emri mucibince, alırken de satarken de gözetmeye, kayırmaya imtina ettiğimiz ve özellikle işin ehline teslim edildiği bir ticari hayatın, her esnafımıza ve her müşterimize cari (geçerli) olması temennisiyle…
Selam ve dua ile…

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.