Mushafta’ki sıralamada seksen sekizinci, iniş sırasına göre altmış sekizinci suredir. Zariyat sûresinden sonra, Kehf sûresinden önce Mekke’de inmiştir. Sure adını birinci ayetteki “el-Gâşiye” kelimesinden almıştır. Gâşiye kaplayıp bürüyen demektir veya örtü, ansızın gelip insanı saran üzücü ya da sevindirici hadise anlamı da verilmektedir. Gâşiye suresi yirmi altı ayettir. Surenin konuları Bu surede; Cehennemliklerle Cennetliklerin ahiretteki durumları tasvir edilmektedir. Allah’ın varlığına dair deliller sıralanmakta ve tebliğ yöntemi öğretilmektedir. Bu sureyi daha iyi anlayabilmek için sureden bazı ayetleri yazıma alarak birlikte tefekkür edelim inşaellah. Gâşiye suresi dehşeti her şeyi kaplayan bir felaket haberini sorarak başlamaktadır. Şöyle ki; “Dehşeti her şeyi kaplayan felaketin haberi sana geldi mi? O gün birtakım yüzler vardır ki zillete bürünmüşlerdir. Çalışmış, (boşa) yorulmuşlardır. Kızgın ateşe girerler. Son derece kızgın bir kaynaktan içirilirler. Onlara, acı ve kötü kokulu bir dikenli bitkiden başka yiyecek yoktur. O, ne besler ne de açlıktan kurtarır.” Gâşiye/1-7 Kıyamet, dehşetiyle her şeyi kuşatıp sardığı için istiare yoluyla ona “kaplayan, bürüyen” anlamında gâşiye denmiştir (Zemahşerî, IV, 246). İbrâhim sûresinin 50. ayeti dikkate alınarak gâşiye kelimesinin “ateş” anlamına geldiği de söylenmiştir (Şevkânî, V, 499). Müfessirler 2 ve 3. ayetlerde, zillet kaplayacağı ve yorgun bitkin düşeceği bildirilen “yüzler” le inkârcıların kastedildiğini söylemişlerdir. Onlar dünya hayatında büyüklük taslayıp inkâr bataklığına saplandıkları, müminleri küçümsedikleri, peygamberin davetini kabul etmeyi ve müminlerle eşit konumda bulunmayı kendilerine yediremedikleri için kıyamet gününde yüzlerini korku bürümüş, çektikleri sıkıntı ve cezadan dolayı bitkin bir halde bulunacakları ifade edilmektedir. 4. âyet inkârcıların gireceği cehennemin son derece sıcak ve kızgın olduğunu, 5. âyet ise orada kendilerine serinletici içecek yerine aşırı derecede sıcak sıvılar verileceğini bildirmektedir. 6-7. ayetlerde inkârcılara verilecek yiyeceğin kuru dikenden ibaret olduğu, ihtiyacı karşılamadığı gibi çektikleri elem ve ıstırabın artmasından başka bir şeye yaramayacağı haber verilmektedir. Cehennemliklerin yiyecek ve içecekleri burada anlatılanlardan ibaret değildir. Meselâ Sâffât sûresinin 62, 67. ayetlerinde yiyecek olarak “zakkum ağacı” ndan, içecek olarak kaynar su karışımı bir sıvıdan; Muhammed sûresinin 15. âyetinde bağırsakları parçalayıcı bir içecekten, Hâkka sûresinin 36. âyetinde cehennemde yananların bedenlerinden akan sıvıdan söz edilmiştir. Bu örneklerde de görüldüğü üzere Kur’an’da, genellikle insanlarda bir kalp uyanıklığına vesile olsun diye, bir korku ve kaygı uyandırıp günahlardan uzaklaşmaya teşvik edilmektedir. Cehennem ve oradaki şartlar dünya hayatında korku, acı, nefret tiksinti vb. duygular veren bazı olaylar, durumlar, maddeler için kullanılan kelimelerle, isimlerle anılmış, bu yönde tasvirler yapılmıştır. Surenin bu bölümünde ise Cennetliklerin durumları tasvir edilmektedir. “O gün birtakım yüzler vardır ki, nimet içinde mutludurlar. Yaptıklarından dolayı hoşnutturlar. Yüksek bir cennettedirler. Orada hiçbir boş söz işitmezler.” Gâşiye/8-11 Önceki ayetlerde cehennemliklerin durumu tasvir edildikten sonra burada da dünyada Allah’ın buyrukları doğrultusunda yaşayan müminler için hazırlanmış olan cennet nimetleri tasvir edilmektedir. 8. ayette mutluluktan parıldadığı bildirilen “yüzler” den maksat müminlerdir. Müminler dünyada yaptıkları güzel amellerin karşılığı olarak Allah’ın kendileri için hazırlamış olduğu cennet nimetlerine ermeleri sebebiyle sevinçli ve mutlu olurlar. Bu sebeple yüzleri güleç, parlak ve güzeldir. Nitekim başka bir ayette “ilâhî lütufların sevincini yüzlerinden okursun” (Mutaffifîn 83/24) buyurulmuştur. 9. âyet, müminlerin dünyada yaptıkları güzel amellerin karşılığı olarak âhirette eriştikleri nimetlerden hoşnut olduklarını ifade eder. 10. ayette zikredilen cennetin yüksekliği, maddî anlamda olabileceği gibi cennetin yüksek değerini de ifade edebilir. Çünkü bir hadîs-i kudsîde belirtildiği gibi “orada canların çektiği, gözlerin zevk aldığı hatta bu dünyada gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve akıllara gelmeyen son derece güzel ve değerli nimetler vardır (Buhârî, “Tevhîd”, 35; Müslim, “Îmân”, 312; “Cennet”, 2-5). Buyrulmuştur. Müminlerin cennette duymayacakları belirtilen “boş söz”ü müfessirler “yalan, iftira, inkâr, küfür, yalan yere yapılan yemin, çirkin söz vb.” anlamlarda yorumlamışlardır. Bu bölümde ise Cennet farklı yönleriyle tasvir edilerek şöyle buyrulmuştur. “Orada akan bir kaynak vardır. Orada yüksek tahtlar, konulmuş kadehler, sıra sıra yastıklar, serilmiş gösterişli yaygılar vardır.” Gâşiye/12-16 Cennete girenlerin mutluluğuna işaret edildikten sonra burada insanın dünyada tanıdığı maddî zevkler ve nimetler için kullanılan kelimelerle bazı cennet nimetleri sıralanmıştır. Kuşkusuz bunlar birer örnek olup Kur’an’da yeri geldikçe bağlama göre daha birçok cennet nimetinden söz edilmiştir. Kur’an’a göre cennet göklerle yer kadar geniş (Âl-i İmrân 3/133), yakıcı sıcağın veya dondurucu soğuğun söz konusu olmadığı bir mekân (İnsan 76/13); İçinde su, süt, şarap ve bal ırmaklarının aktığı bir yurt (Muhammed 47/15) ve tavsif edilemeyecek kadar güzellikleri bulunan nimetler ortamıdır. Yüce Allah (cc) bu güzel nimetleri tatmayı ve bunlardan istifade etmeyi cümle Mümin ve Müslimat’a nasip etsin. Âmin. Selam ve dua ile.