Mucize, aslında harikuladeliklerle ifade edilemeyecek kadar deruni bir meseledir. Biz her ne kadar olağan üstü gelse de, Allah’ın yaratma gücünü ve vasıflarını tahayyül noktasında, “hikmetten sual olunmaz” kuralını işletiriz.
Uçakla seyahat ederken, insan sadece kendi havsalası ebatlarında düşünebilen, zayıf ve çaresiz bir varlık olarak hissediyor kendini. Bulutların, Cebrail aleyhisselam tarafından güdüldüğünü okuduğumda, ağzımın yarı açık olduğunu sonradan fark etmiştim. İşte bu noktada ölüm ve ötesini düşünmek bile, bir cesaret ve bir hayranlık gerektirir. Bize gösterilmek istenen basit meseleleri, kendi şablonumuzda değerlendirirken, basit düzlemde acizliğimizi idrak etmek bile bizi hayli kaliteli kılıyor. Geçen gün okuduğum bir notta, firavunla ilgili bilgiler vardı. Biz firavunu bir tane zannederken, bu ifadenin aslında bizdeki padişahların karşılığı olduğunun farkında olmak lazım. Firavun hikayesini okurken yazılım dilinde hayal kahramanı vasfı yüklense de bu mucizeyle Allah bize farklı mesajlar vermektedir. Hiçbir kimyasalın kullanılmadığı, üzerinde tüy ve kılların dahi çürümediği bir cesedi önümüze koymasındaki gaye elbette başkadır. Firavunu okurken, tıbbın ve hendese ilimlerinin iflas ettiğini görmek, olağanın üstünde bir durumun ortaya konuluşu çıkıyor. Size tavsiyem, bize ulaştırılan bu hikayeyi yeniden okumak ve tekrar tefekkür etmektir.
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: “İsrail oğullarını denizi yararak geçirdik, Firavun ve askerleri zulmetmek ve saldırmak üzere onları [yarılan denizde] takip etti. Firavun denizde boğulurken, “İsrail oğullarının inandığından başka ilah olmadığına iman ettim, ben de Müslüman oldum” dedi. Ona “Şimdi mi inandın, daha önce isyan eden bir bozguncu idin” dendi.[Denizde boğulan Firavuna Allah Teâlâ buyurdu ki:] Senden sonrakilere bir ibret teşkil etmesi için, bugün senin [denizdeki]cesedini[çürütmeden] çıkarıp [sahile] atacağız. Buna rağmen insanların çoğu ayetlerimizden gafildir.) [Yunus suresi, Ayet; 90,92]