“EŞİT”MİYİZ? “EŞ,İT” MİYİZ?

Yalnızlık Allah’a mahsustur. İnsan yalnız olamaz. Bir anne ve babanın mahsulü olarak Dünyaya gelen insan, kendini hayat denilen soyut,müphem herşeyin birbirine girift olduğu bir oluşumun içinde bulmaktadır. Öncelikle ailesinin öğretilerini yaşam biçimi olarak belirleyen birey, toplum içerisinde ise bu öğretileri uygulama ve pekiştirme imkanı bulmaktadır. Farklı toplumlar ile yakınlaşmalarla da bu öğretileri tedvin ederek (düzenleme), bakış ve uygulama açısını zenginleştirir. Böylelikle adına kültürlenme dediğimiz, farklılıkların bireyin tercihi doğrultusunda tazammun edildiği (içselleştirme) süreç gerçekleşir.Bu süreçte yalnızlıktan uzaklaşan insanı, toplumsal sorumluluklar kuşatmaya başlar ki! Toplum olmanın gereği olan bu ritüeller, bulunulan coğrafyanın yaşanabilir ve müreffeh bir hayat sağlaması için elzemdir. Bunlar gerçekleşirken, kimi haklar imtiyazlı, kimi haklar müsavi (eşit),müşterek bir şekilde sağlanmaktadır. Konu imtiyaz ve eşitlik diye isimlendirilince, Hem ayrımcılık,Hem eşitliğin bir paradoks’a kapı araladığı düşünülmemeli. Çünkü; Pozitif ayrıcalıklı bireylere tanınan imtiyaz, özünde eşitliği sağlamak içindir.Yani bir hak kaybı söz konusu değil, tam tersi hak iadesi için atılmış bir adımdır. Örneğin; Engelli bireyler için tahsis edilmiş bir park yerinin, diğer bireylerin kullanımına kapalı olması, engelli ile engelsiz’i eşitlemek adına atılmış bir adımdır. Ve bir nevi farkındalık oluşturma sürecidir de diyebiliriz. Eşitlik kavramının içini doldurmamız gerekmektedir. Bir başka örnek verecek olursak; İnsanlara eşit bir mesafe dahilinde yaklaşmak makul karşılanabilir. Fakat yakınlık kesbettiğimiz kişilerle aramıza mesafe koymak O kişi ile ikili ilişkimize zarar verebilir. Demek ki eşitlik kavramının göreceliği yadsınmamalı. Eşitlik kavramında toplumumuzu yakından ilgilendiren bir başka başlıkta, kadın-erkek eşitliğidir. . Bu meselenin kadın-erkek boyutu maalesef egosantrizm dönemini geçememiş, benlik ve bencillik mengenesinde sıkışmış kalmış bir ergen halet-i ruhiyesi gibi arafta kalmıştır.Eşitlik tartışması adı altında sürdürülen fakat bir üstkimlik kazanma mücadelesine dönüşen bu durum, aileyi yıpratan önemli meselelerden biridir.Aslına bakarsanız, eşler mutluluğu ve acıyı paylaşmada eşit olmalıdırlar. Mizaç , seciye ve yapıya yönelik eşitlik mücadelesi ve beklentisi akıl kârı değildir. Henüz yeni evlenme kararı almış olan bir çifti düşünün…Düğün arifesinde yakınlarına gönderdikleri düğün davetiyesi ile “Dünya evine” gireceklerini ilan ederek, kendilerini bu mutlu günde yalnız bırakmamalarını temenni etmektedirler. “Dünya Evi.” Sanki gelini Mars tan çıkarmış da Dünya evine getirecekmiş gibi bir intiba da bırakmıyor değil açıkcası

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.