ERZURUM’UN KIŞI ZORLUDUR BALAM !...

Erzurum’un kışı zorludur balam, tandırında tezek yakar Erzurum, buz tutar yiğitlerinin bıyığı ve geceleyin karlı ovada kaskatı katılaşmış, donmuş görürsün karanlığı. Erzurum’da kavaklar, balam, Erzurum’da kavaklar tane tane, kavaklarda tane tane yapraklar. Ve terden ve toz dumandan ve sinekten geçilmez Erzurum’da yaz gelip de bastı mıydı sıcaklar. Erzurum’un düzdür, topraktır damı. Erzurum güzelleri giyer, balam, incecik ak yünden ehramı. Yürek boynun büker, balam, Erzurumlu türkülere. Halim selimdir, Erzurum’un adamı ve lâkin dönmesin gözü bir kere !... Nazım Hikmet’in, Kuvâyi Milliye Destanı’nda, bir bölüm böyle diyordu aynen, Erzurum’un kışı zorludur balam. Malum kış günleri atlatılır belli bir zaman sonra da yazın gelişi beklenir. . Burada, o eski Erzurum’un geçirdiği kışların tasviri yapılmıştır. Kar, kış, kıyamet, buz, yolda kalma, elektrik, bot, mont, kazak, battaniye derken insanlar güç bela kendilerini yaza atarlar. Yaza gelinir de yazın da insanları kolaylıklar beklemez maalesef. Şöyle bir etrafta gezinince insanın aklına düşüyor, “ Erzurum’un yazı da zorludur balam” diyoruz şair gibi bizler de. Geçilmez inşaatların pisliğinden, etrafın çöpünden, asfaltın anası ağlamıştır bir kere,kabul etmez yamayı. Kahveler sandalye sandalye dağılır etrafa, bırakmaz insanı. Erzurum’da yaz görmeyelim bir kere, ortalık toz duman. Yağmur yağar, deniz olur, göl olur her taraf. Bu düşünceler böyle şiir gibi kafalardan akıp giderken bu yazın daha da zorlu geçeceğini düşünür insanlar. Etrafta bitmeyen inşaatların varlığı insanı ruhsal ve fiziksel zorlamaya başlar. Gelişigüzel etrafa yığılan malzemeler, toz, toprak, trafik sıkışıklığı yorar insanı, bu güzel küçük şehirde. Trafik her yaz biraz daha kargaşaya sürüklenir. Yetmiyor, en yoğun saatlerde sözüm ona yapılan trafik düzenlemeleri iyice çığırından çıkarır işi. Kahvehaneler iyice alır başını gider. Herhangi bir boşluğunu bulan, insanları rahatsız etmeden, istediği yere sandalye-masasını kurarlar. Bilhassa kadınların geçişleri zorlaştıkça zorlaşıyor. Dükkânların herhangi bir işgaliye parası ödemeden kaldırımları ya da dükkânların kamuya açık ön kısımlarını dubadan tutun da gazoz şişeleriyle kapatmaları zaten küçücük alanda insanların işlerini iyice zorlaştırır. Caddelerde bakımsızlık had safhadadır. Bundan en büyük suçlu eline geçirdiği her türlü şeyi sokaklara fırlatan bizlerde olsa da bu yaz belediyeler temizlik açısından sınıfta kaldı kalacak gibi görülmektedir. Cumhuriyet Caddesi’nin arka tarafını demeye lüzum bile görülmez. Elbette belediyenin o civarı güzelleştirmek için çalışmaları ve bu çalışmaların olumsuz bazı karşılıkları olsa da paldır küldür yapılan çalışma, rahmet olarak değil minnet olarak yansır. Park, böcek, toz gibi sorunlara bir an önce geçici çözümler bulunmalıdır denilir. Yakutiye Meydanı işgalden kurtarılıp büyük fakat atıl durumda olan, Havuzbaşı Meydanına biraz daha özen gösterilmeli, işler hale getirilmelidir. Şehrin büyük sorunlarından biri olan altyapı, yazın kendisinin ne olduğunu direkt gösterir. Geçmiş yağmurlarda dışarda kalanlar söylemiştir ki Allah biraz daha büyük yağışlardan insanları korusun. Havuzbaşı semtinden, Lalapaşa’ya kadar inanılmaz görüntüler hâkim olur zaman zaman. Yolun bir bölümünde insanlar, caddenin ortasından yürürken diğer bölümünde ise bata çıka giderler. Halbuki acilen kaldırımların bitişlerine ivedilikle borular döşenerek yağmur suları aktarılmalıdır. Mazgalların aralıkları oldukça kısaltılmalıdır. Bu kolay iş, su taşkınlarının da önüne geçecektir. Şimdilik biz dedik biz duyduk. İnşallah büyüklerimiz de duyar, dinler. İşte, Nazım Hitmet, eski Erzurum’un meşhur kışını böyle anlatır. Allah rahmet etsin. Âmin. Selam ve saygılarımla...

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • Muhkem Dadaş 08 Ekim 2022 19:19

    yazar kardeş alışılmışın dışında bir yazı yazmışsınız, bu yazı o eski erzurumu ne güzel anlatmış o eski günleri bize yaşattığıniz için sağol.