ENKAZ İÇERİSİNDE “ENKAZINI GÖREYİM!” TEMENNİSİ!

Derler ki “ Bir kelebeğin kanat çırpışı
daha ötelerde fırtınalara,kasırgalara sebep olabilir.”
Bu sözü düşününce insanın yaptığını, yapacağını
küçük görmesi
düşünülemez. Bu meseleyi düşündüğünüzde
ise aslolanın harekete
geçmek olduğu ve bu hareketin
kapsayıcılığı ve kuşatıcılığının
ehemmiyeti olduğunu görmekteyiz.
Belki gerçek manada yaptığımız
her ne ise bulunduğumuz
ortamda birşey ifade etmese de,
karşı tarafta çok önemli görülmekte
ve içerisinde birçok manayı barındırmaktadır.
Bu bir anlayış olarak
yer edinmelidir. Verdiğinin büyüklüğü,
vermenin büyüklüğüne hiçbir
zaman eş olmaz! İşte büyüklük vesilesi
budur. Çünkü verdiğin bir
metadır, sen ve feragat ettiğindir. Fakat “ vermek”
soyut olmakla beraber, alanın sığındığı limanın
(Allah’ ın) ehemmiyeti ile daha ayrı bir
değer kazanır ve daha ayrı bir büyüklüktedir.
Adeta verdiğinin büyüklüğüncedir! İnsan yaptığı
hiçbir şeyi bu münasebetle küçük görmemelidir.
Yapmış olduğu her neyse onun güzelliğini, sürekliliğini
sağlayarak bu lezzeti iliklerine kadar
yaşayarak bunu devam ettirmelidir. Paylaştıkça
çoğalan o kadar çok soyut ve somut kavram
vardır ki bunlar kelimelerle dile getirilmeyecek
sayıdadır. Verdiğinin az’ ına değil hazzına bakmalıdır
İnsan. İnsan olmasının gereğini ifa etmesi
olan bu durumda ki mutluluğunun karşılığı
olmasa gerek. Bir başkasının derdi ile dertlenmek,
empati vs. gibi kendini gerçekleştirmiş insanlara
ait olgunlukları yaşamak işte bu yaşam
tarzını benimseyenlerin kısa yoldan ulaştığı noktadır.
Her insan aciz, her aciz ihtiyaçlıdır. Bu bakımdan
her ihtiyaçlı muhtaç ifadesinin de ne
olduğunu bilir. Maddi ve manevi ihtiyaçlar karşısında
insan ihtiyacı nispetinde muhtaç olduğuna
yönelir. Günümüzde enteresan bir şekilde
maalesef “ insanlık” muhtaç olunan bir olgu
haline gelmiştir. Yani insan olduğu halde insanlıktan
nasibini almamış olan ve böylelikle insanlık
olgu ve davranışlarına muhtaç olmuş
hayvani dürtülerinin esaretinde, her türlü sadistliği
meşru gören, bunları hırs uğruna yapan
sözüm ona prototip insan modelleri, gurupları,
oluşumları her geçen gün insan davranışı sergilemeye
daha da muhtaç bir dehlizde kıvranmaktadır.
Somut bir örnek olarak
israil denilen marjinal oluşum -ki ben
onu hiç bir zaman bir devlet olarak
tanımadım!- işgalci, katil, akıttığı
kanda boğulacak olan bir terör unsurudur.
Yazılacak hiçbir yazı, kaleme
alınacak hiçbir eser itrail’ in
insanlık dışı muamelesini ve Filistin’
in meşru savunma mücadelesini
aktaracak manzumeye sahip olmadı,
olmayacaktır! Çünkü son derece
trajik, Dünyanın çok uzun
zamandır kör ve sağır kesildiği muazzam
bir mahzuniyet hikayesini içerisinde
barındırmakta. Bu konuda
yazacağımız çok şey var fakat eyleme
geçmenin gerekliliğine inanan bir olarak;
itrail’ e mani olmanın, aklımızı kullanarak yapacağımız
hamlelerle mümkün olduğunu düşünmekteyim.
“ Enkazını göreyim!” naraları
atan enkaz içerisinde tutulma yaşayan akıllarla
bu asla mümkün
olmayacak bir durumdur. Bunu teknolojik
gelişmemizle, kullandığımız ürünleri seçerek,
bilginin güç olduğu gerçeğinden yola çıkarak,
müslüman kimliğimizle ve bunların tamamını
insanlığın müreffeh yaşantısı adına -Yaradanı
bilip, rızasına uygun- kullanarak başarabiliriz.
Rabbim hepimizi günahını da, sevabını da
küçük görmeyen, çırpacağı kanadıyla ötelerde
fırtına,kasırga etkisi yaratacağının idrakinde
olan, hakkını, hakkıyla arayan, ateşi düşünce
bilen değil de, ateşin her an içerisinde olduğunu
bilerek hazırlıklı yaşayan şuurlular zümresine
ilhak eylesin. itrail’ in menfur saldırılarında, Vatanımızın
müdafaasında ve Dünyanın muhtelif
yerlerinde inanç ve değerleri adına mücadele
ederken hayatını kaybeden tüm şühedamıza
gani gani rahmet eyleyip, makamlarını âli eylesin.
Amin!Not: itrail kanaatimizce özel bir isim olmadığı
için!!! küçük harfle yazılmıştır. Ayrıca
köpeklere özür borçluyuz kana susamış bu canileri
“ itrail” diye isimlendirdiğimizden!!!
Selam ve Dua ile...