Hemen her gün olduğu gibi O gün de akşam serinliğinin çöktüğü vakitlerde Erzurum Atatürk Üniversitesi kampüsü içerisindeki tartan pistte mutat bir şekilde yaptığım akşam yürüyüşü ve hafif tempo sporumu gerçekleştirmiş ve evime doğru yönelmiştim. Tam da üniversitenin çıkışında yaya geçidinin ve trafik ışıklarının bulunduğu bir noktada, araçlar için yanan kırmızı ışığı hiçe sayarak son süratle bir aracın geçtiğine tanık olunca vatandaşlık görevimi yaparak ihbarda bulunmak için 155’i aradım. Muhtelif konuşmalar dinletildikten sonra beni bir hanımefendiye bağladılar. “Hanımefendi bir ihbarda bulunacaktım.” Dedim. “Tabii. Nereden arıyorsunuz?” vs. Diye birkaç soru sordu. Ve ardı sıra “Aracı gördünüz mü? Plakası nedir?” Sorusunu yöneltti. Ben “Sanırım beyaz renkte bir araçtı. Fakat plakasını göremedim çok hızlı geçiyordu. Yalnız bu olay MOBESE’nin görüş açısı içerisinde gerçekleşti. Görüntüler kontrol edilirse çok rahatlıkla tespit edilebilir.” Dedim. Zaten hak verilmeli ki adımımı asfalta atmaya ramak kala yaşamış olduğum bu travma ile pek de dikkat edemeyebilirdim. Hani hemen hepimizin bu tür olaylar başına geldiğinde kullandığı bir ifade vardır ya! “Bir anda oldu. Nasıl oldu anlamadım!” işte tam anlamıyla mesele böyle idi. Telefondaki hanımefendi “Maalesef beyefendi! Yapacak birşey yok. Plakayı almadığınız için hiçbir şey yapamayacağım.” Deyince. Ben “Hanımefendi tekrar ediyorum MOBESE den tespit edebilirsiniz. Çok yakınımızda bir MOBESE var.” Dedim. Bu sefer telefondaki sesin volümü yükseldi. “Beyefendi anlatamıyormuyum!” yani memlekette bir davranış haline gelmiş olan azarlama faslına geçti. Tabii ki birkaç saniye fark ile ölümden kurtularak, hayata yeniden tutunmuş bir halde olan ben, bunu asla kabul edemezdim. Çünkü aynı araç sürücüsünün az ötede kimlerin hayatına kast edeceğinin endişesini taşımaktaydım. Bu münasebetle ısrarcı olmak ve netice almak konusunda kararlıydım ki hayatlar kararmasın!! Tekrar bana “Beyefendi siz normalmisiniz?” gibi tahkirat içeren kinayeli sözler sarf etmeye başlayınca, “Hanımefendi az önceki olayda hayatımı kaybetseydim, Aracın plakasının tespitini nasıl yapacaktınız? Bakın ben az önce ‘ölümden dündüm!’ diyorum siz umarsızca davranıyorsunuz. Harekete geçmeniz ve yaptırım uygulamanız için illa birilerinin ölmesi mi gerek? Ben vatandaşlık görevimi yaparak ihbarda bulunmaktayım siz lakayt bir şekilde istihaze (alay)ediyorsunuz.” Bana neden böyle sert bir çıkışta bulunmuştu anlayamamıştım. Ama maalesef sanki her şeye yardımcı olmuş cakasıyla ve “Uzatma! Kısa kes!” edasıyla “Yardımcı olacağım başka bir şey var mı?” Çok üzülmüştüm. Benim değil de, kendisinin fazlasıyla yardıma ihtiyacı olduğunu düşündüğüm hanımefendiye “Oldu olacak yüzme kapatın!” dedim. Ve telefon yüzüme kapandı. Umarım yüzüme kapanan bu telefon, çözüm bekleyen başka fecaatların çözümünde de aynı hatayı tekrar etmez. Vatandaşlarını tedavi altına almak ve sahipsiz bırakmayarak makul şartlarda korumak maksatlı takdire şayan çalışmalar gerçekleştiren hatta tek vatandaşına dahi yurt dışına uçaklar göndererek tahliye eden, sosyal misyonunu hakkıyla ile ifa
eden bir devlet anlayışında, böyle çapsız insanların istihdam edilmesini, genelde bir insana, özelde ise bir bayana yakıştıramadığım bu yaklaşımı kınıyorum. Bu anlayış kabul edilebilir bir anlayış değil!! Ben bir yanlışı düzeltmeye yeltenirken, yanlışın beni düzelttiği bir konuya şahit oldum Şöyle ki; “Düzeltmeye, Düzeltenleri düzelterek başlamalıymışız.” Şunu ifade etmeliyim ki bu yaklaşım benim vatandaşlık bilincimi hiçbir sekteye uğratmayacak. İnancımdan aldığım güç ile yanlışa; Elimle, dilimle O da olmazsa kalbimle buğz ederek, karşı koymaya devam edeceğim.
Selam ve dua ile…