Her yazı,yazımızı yazana, hamd ve şükür ile başlar.Ve biliriz ki; Eğilmez ona tabi olan Başlar. Sahip çıkamadıklarımızın sahibinin sahipliğiyle bu hafta da beraber olabildik Çok şükür! İnsanlar yine coronavirüs gündemi ile meşgul. Alacağımız tedbirler sıralanıyor…. Yazılar yazılıyor, resimler çiziliyor… Sanal alemde; Videolar çekiliyor, tweet’ler atlıyor, durumlar paylaşılıyor…vs.Bir nevi Karantina altın da yaşadığımız şu günlerde, dışarı çıktığımızda neler yapacağımıza dair kurgularımız var. Piknikler, geziler en kısa zamanda, kısa da olsa bir tatil.Bunlar güzel düşünceler.Fakat salgın sonrası ‘hayatımızda neler değişti?’ sorusunu sorup,cevabını bulmak kaydıyla! Bu sürecin öncesi ile sonrası arasında bir fark olmazsa, bundan sonraki hayatımızda bir şeyler değişmezse, ‘Oğlan oyununa,çoban koyununa!’ olursa, bilin ki biz bu süreçten hiçbir ders almamışız! Onun için, kendimizi rahatlıkla “İçindeki virüse yenilmiş bir -Coronavirüs Galibi!-” olarak tanımlayabiliriz.Peki değişiklik nasıl olmalı diye soracak olursanız; Sıralamak makul olmasa gerek. Çünkü herkes kendisinde değiştirmek zorunda olduğu durumu veya durumları, salgın süresince elinden alınanların neler olduğunu ve adab-ı muaşeret’e dair noksanlıklarını bizatihi bilmekte…
Dikkat ederseniz; İçeriye kapanmak, içimize kapanmayı, mahrumiyetimiz, mahzuniyetimizi beraberinde getirdi.Ve netice olarak; Hz.Musa’nın Cenab-ı Hak’ka: “Ya Rabbi!Seni nerede arayayım?” diye tazarruda bulunduğunda “Beni kalbi kırıkların yanında ara!..” buyurduğu mahzunları, mahzun gönülleri düşündük. Bu hal bizi elimizden tutarak Allah’ımıza götürdü. Ve sonra utandık bizi her an ikmal ve ihya edeni ihmal edişimizden ve Onsuz geçen zamanların nedametinden…Yine içeride kaldığımız bu süreçte; Kendimizin, en büyük düşmanın, kendimiz olduğu belirdi içimizde…Biz ise kendimizle barışık kalmak yarışındaydık kendimizsiz!!! Tabii ki kendi ile barışık olmak insanın sağlıklı bir şekilde yaşantısını sürdürmesi için elzemdir ve Hakkıdır. Fakat kendi ile barışıklık hali,Hakkın rızasının önüne geçmemelidir. Zira; Hak’kın hakkına haksızlığı bilirsek Hak! O zaman azaba düçar olmaktır bize müstehak! Bu bağlamda kendimizi bilmenin ön koşulu, Rabbimizi bilmektir.Hadis-i Şerif’te; “Men arefe nefsehu,fekad arefe Rabbeh!-Kim nefsini tanırsa, O,Rabbini tanır” buyurulmaktadır. Kendimizi tanımak için şu empati olgusunu biraz da kendimize uygulasak ,uzaklaşsak kendimizden, kendimiz için daha kat’i sonuçlar almamıza yardımcı olmak adına. Olmaz mı? Empati kendisi ile barışık insanların meziyetidir. Özelde insanın kendisiz düşünmesidir. Ben hegemonyasını kaldıran bir durum. Olaylara Benim cephemden, Bensiz bakış…. Bu bize ‘özgürlüğümüz kısıtlanacak’ korkusu vermemeli.Tam aksi kendi muhasebemizi yapma imkanı sunacaktır. Çünkü; Hiçbir özgürlük Allah’a esaretten âli değildir!
Karanlık ideolojilerin Dünya tasavvurları ve bizim duyarsızlığımızın neticesi olarak, gözümüzün görmediği zulümleri, gözümüzün görmediği ile engellemeye muktedir olan bir Cenab-ı Hak’kın olaylara nasıl da müdahele ettiğine tanık olduk kendimizle kalışımızın neticesinde. Daha dün çalıştığın ofiste sırtını dayadığın şirket/kurum sandalyende caka satarak “Sen yarın görürsün! Yarın sana haddini bildireceğim!” diyerek diş bilediğimiz çalışanımıza,üzerinden bir çok yarının geçtiği halde yarının sahihibini unutan,yarını muallak/ Hadsiz bir varlık olduğumuzu düşündürdü… Allah’a emanet olmanın, Allah’ın emanetine sahip olmakla olduğunu anladık.Eve kapanmakla, aile bireyleri ile yıllardır evlilik diye evcilik oynadığımızın itirafını yaptık ve üzüldük. ‘Bundan sonra böyle olmayacak!’ deyip, ders alarak… İşte böyle bir süreçte kendimizi, kendimizin ihmal ettiğinin farkına vardık. Kendimize dostluğumuzun bir göstergesi olarak, düşman olmanın gerekliliğinin elzem olduğunu anladık. Zira; ‘Düşman olmak,pişman olmaktan evladır…’ Kendimizi kendi ellerimizle tehlikeye atabileceğimizi Cenab-ı Hak “Kendi ellerinizle, kendinizi tehlikeye atmayın!” (Bakara 195) ayetinde buyurmaktadır. Ayrıca müslümanların unutmaması gereken bir esası da Efendimiz(sav) “Üç kişi vardır ki Allah onların dualarını reddetmez; 1-İftar edinceye kadar oruçlunun duası 2-Mazlumun duası 3-Adaletli devlet reisinin duası.” (Tirmiz’i, Deavat, 48; İbn Mace, Dua2) şeklinde tebliğ ederek,bir nevi kabul olmuş duaların var olduğunun bilinciyle, pandeminin son bularak, dönüşümüzün, dönüşümümüze vesile olması temennisiyle ..
Selam ve DUA ile…