DÜNYAMI YALAN? “YALAN” MI DÜNYAMIZ?

kuşatır ve hemen orada çok radikal kararlar almaya sevkeder. Her şeyden el-etek çekip, iyilik adına daha ivedi neler yapacağımızın muhasebesine dalarız. Ta ki ölüm gerçeğinin farkına vardıran ve anlık da olsa uyanmamıza vesile olan enjektenin etkisi üzerimizden geçtiği ana kadar. Bazıları maalesef bu hale de bağışıklık kazanmış. Düşünün ki bu zihniyetler henüz taziye evine geçmeden, kabir başında defin işlemi yapılırken miras konuşmaktan haya etmezler. Heyhat! Evet, ölüm oku etrafımızda dönüp, dolaşıp hemen yanıbaşımızdakilere bazen de 1.Derece yakınlarımıza isabet ederek her geçen gün bizlere etrafımızda olduğunu haber vermekte. Hadis-i Şerifte “Nefisleri terbiye eden ölümü, sıkça anınız.” buyurulduğu gibi ölümün terbiye ediciliği ile hemen hergün karşı karşıyayız. Terbiye etmesi bakımından güzel. Zira, biz ölümü hatırlamasak da Zâti mukaddes, Cenab-ı Hakk, marufu meselenin idrakine vakıf olduğu için aleni, münkeri ise esmasının bir tecellisi olarak gizil bir şekilde terbiye etmekte ve lisan-ı hal ile tövbeye davet etmektedir. Bu onun Rahman,Rahim ve “Rab” (Terbiye edici) olması bakımından düşünülmesi ve şükredilmesi gereken bir durumdur. Fakat bu durumun etkisini üzerinden çok çabuk atan bizler, Cenab-ı Hak’kın karşısına yine varlık yokluğuyla çıkmak küstahlığını göstererek, ne kadar nasipsiz ve müflis olduğumuzu göstermeye devam etmekteyiz. Tasavvufi öğretiler varlık libasından soyunmadan Hak’kın eşiğine yüz sürüleyemeyeceğini nasihat ederek mürebbimiz olmuş ve varlığın, var olanla(c.c) var olabileceğini, asıl varlığımızı, onun varlığında ifna (yok) ederek bulacağımız öğretisini aşılamıştır.
Peki bizler? Var olmak adına bütün enstrümanlarımızı kullanmaktan geri durmayan bizler? Eşya’ya dair olan ihtirasımızdan hiç bahsetmeyelim zira fecaat. Birisiyle veya bir topluma karşı iki kelime yaparken dahi “Çok bilirim!” cakalarıyla, sırf var olduğumuzu karşı tarafa, etrafa ispat etmek adına olmadık hallere girip adeta bir gösteri şöleni yapan bizler? Hani “Boş”tu Dünya. Neden nokta kadar menfaate sürekli virgül gibi eğilmekteyiz ve neden terbiyesizliği(!) seçerek herseyimizi kudretiyle kuşatmış olan Rabbimizin kudretine teslim olmuyoruz? Siz ne dersiniz? “Yalan Dünya!” derken yalancımıyız?
Selam ve dua ile...