Bu ifade sosyal medya sayfalarında hızla
dolaşan bir resmin altında yazılı. Bin
küsür yorum var altında tabi. Kıtlıktan
çıkmış gibi derler ya öyle bir açlık ve
hevesle yazılmış tonlarca yazı ve özel mesajlarla
donatılmış bir paylaşım. Hâlâ dolaşıyor ve size
de denk gelirse rahatlıkla içinizdeki o şuh duyguları
rapdedeceğiniz bir sayfa.
Allah için söylemek
gerekirse ben de yazmak
istedim içimdekileri
ama biraz kendimden
birazda Allah’tan
utandım.
Bir kaç yıl önce bir
ev satın almayı düşündük
eşimle. Para yok,
kredi yasak bizde. Alsan
haram, zaten ödeyemezsin
gücün yok,
almasan ev yok!
Çanak dibini sıyırdık
tabi. Çıkan az bir
parayla içi yapılmamış bir bodrum almaya, kendimiz
yavaş yavaş yapmaya karar verdik.
Piyasadaki arayışım içi yapılmamış bir bodrum.
Sağa sola göz gezdirdim tabi. Kurtderesi
dediğimiz muhitte öyle bir bodrum buldum.
İrtibat numarası olarak yazılan brandada bir
firmanın reklamı var. Bol xxli bir isimle piyasayı
kasıp kavuran bu firmayı o numara üzerinden
aradım. Bir bayan çıktı... Söz konusu bodrumun
Yakup Bey’in sorumluluğunu ama cenazesi olduğu
için kendisi yardımcı olacağını, bu nedenle
ofise kadar zahmet buyurmamı istedi. Firmaya
gittim; besmeleyle girdim işim kolay olsun diye.
Beni bir bayan karşıladı koltuğa davet etti.
Bodrumun fiyatını sorduğumu hatırlıyorum
en son. Uzun bir süreden sonra birden “dur”
diye bağırdım kendime. Elimde kalem sözleşme
imzalıyorum. Paşalar Caddesi’nde yeni yapılan
bir binanın B blokundan 3. kat güney-batı cephe
bir ev satın almışım. Krediler tamam %059’luk
(cazipmiş) bir payla 320 bin liralık evim var artık.
Sadece imza lazım onu da atıyorum aha.
Kalemi fırlattım birden.
Takribi 15 yıllık bir gazete, dergi ve reklamcılık
geçmişim var. İnsanlar var tonlarca biriktirdiğim
ama böyle bir kadın ve böyle bir yönteme
hiç denk gelmemişim demek ki!
Kadında bir endam var Allah muhafaza...
Kaşları ve dudakları rüyana girmemiş, göğüslerinin
yarısı dışarda, apış arasına geçirilmiş bir
tayt ki, ilk buna üretilmiş. “Bu nasıl bir hal ve
bir kadın açlığı ki gözüm bir şey görmemiş” dedim
kendime. Robinson fotoromanındaki Şopar
Cuma gibi hissettim kendimi.
Önce Allah’tan, sonra kendimden, sonra kıt
kanaat geçinmeye razı olup da bir bodruma sığınmaya
rıza göstermiş olan eşimden çok utandım.
Başta anlattığım “dulum ve güzelim” resmini
görünce o hâlim geldi gözümün önüne. Benim
gibi kadın egosu tatmin olmamış binlerce
erkek destan yazmış.
Okuyunca şerefinizden, erkekliğinizden utanacağınız
tonlarca mesaj metni. Her geçen gün
artan dul ve güzellerin hakim olduğunu kabul
edersek bir yıl sonra Yıldızkent kadar bir yerleşim
yeri satın almış ve kandırılmış adamla muhatabız
demek!
Biz bala kanmış sinek kadar açız bu konuda.
Sağ olsunlar onlar da Armadillo kadar zeki, ceylan
kadar ürkekler.
Son mesajda öyle yazıyordu angutun biri!