ÇEHREMİZDEN, ÇEVREMİZE

İnsan yaşadığı her şeye esef ediyor. Kimi
zaman kınıyor, üzülüyor vs. Kimi zaman aldatılıyor,
aldanıyor belki aldatıyor vs. Neticede aldanmamaya
söz veriyor kendi
kendince “ Bir daha mı asla!”
diye... Fakat bu sözü de Bir başka
aldanışının başladığı süreç diyebiliriz..
Hem nasıl olabilir ki! Sonuçta
birine veya birilerine güvenmeli.
Güveniyor, güvenmeye devam
ediyor. Güvenmesi lazım. Güven,
zaruri bir ihtiyaç. Aslında insan olmanın
bir gereği güven. Tesis edilemediğinde
acılar yaşanmasına
sebep olan bu kavram insanın vazgeçemediği
muazzam bir sığınaktır.
İnsan zaaf sahibidir. Bu bakımdan
güvensizlik noktasında şikayetçi
olan hemen herkese rahatlıkla diyebiliriz
ki “ Zaafiyeti kabul bir başkasına güvenin
kapısını aralar.” Yani “ Hatasız kul olmaz!”
Güvenin istismar edildiği bir ortamda riskleri gözardı
etmeden güven aşılamak, sosyal bir sorumluluktur.
Bunu sağlamak için çaba sarf eden
insanlar “ saf” değil bilakis uyanık ve yapıcı bir
bakış açısıyla toplumu şekillendiren toplum mimarlarıdır.
Zira insanların hayata ümitvar bakabilmeleri
açısından güven unsuru olmazsa,
olmazdır. Hem düşünsenize insanın karşısındakine
güvenmek istemesi,karşısındakinin bir
insan olduğunu bilerek hak vermek istemesi
kötü olabilir mi? Etrafa güvensizlik veren insanı
kazanmaktır aslolan. Ya da güvensizliğe sebep
olan her ne var ise buna mani olmak insanlığın
gereğidir. Dimağımızı güzelleştirirsek bunların
gerçekleşeceğini göreceğizdir. Bir bakıma çevremizi
güzelleştirmek, çehremizi güzelleştirmekle
olabilir. Yani çehremizde bir tebessüm ile giriştiğimiz
tüm girişimler olumlu sonuçlanmak adına
bize yardımcı olur. Gülerek, empati kurarak ve
her şeyden önemlisi ümit aşılayarak
ki İfade edildiği gibi “ İnsanların küçükte
olsa umutlarını kırma! belkide
sahip oldukları tek şeydir.” gerçeğini
bilerek çevremizi düzenleyebiliriz.
Güzel düşünmekle güzel yaşantılara
yelken açabiliriz. Düşüncelerimiz
müsbet olursa yaşantımız lezzetli olacaktır.
Söylediklerimizi düşündükten
sonra düşüncelerimizi söylemekte bir
sakınca olmayacaktır. Güven kavramını
da böyle düşünmeliyiz. Korkmamalıyız,
üzerine gitmekten.
Güvensizliği yenebilmek adına attığımız
her adımda düşüncelerimizi
rahatlıkla söyleyebilmeliyiz tabi ki
yapıcı bir dil kullanmak şartıyla. Vedat Türkali’
nin söylediği gibi “ Düşündüğünü söylemekten
korkmaya başlarsa bir kişi,
düşünmekten de korkmaya başlar” gerçeğiyle
hareket ederek düşüncelerimizi kurgulayarak ve
güven tesis etmek adına söylemeliyiz. “ Bananecilik-
Adam sendecilik” tavırları takınmak, istikbali
dahi tehlikeye atacaktır. Sorumlu
davranmak, birleştirici olmak ve değerlerimize
sahip çıkmak adına karşılaştığımız herhangi bir
çirkin manzaraya -ki güvensizlik de bunların içerisindedir-
müdahale etmeliyizdir. Toplumsal sekinet,
mutlu bireyler görmek adına
konuşmalarımızda, eylem ve söylemlerimizde
ümit ve güven aşılamalıyız. Birliğin, dirliğin
güven ortamında daha kuvvetli olacağını unutmayalım.
Selam ve dua ile...