Hayat birçok incelik ve ilginçliklerle karşımıza çıkmakta; Kaldıramadığınız yüklerle cebelleşirken bu yükün sizi yüklendiğini ve size bir mana yüklediğini düşünmekte gerekebilir. Örneğin doktorunuzun “Artık bir gazete parçası dahi kaldırmamalısınız yoksa omuriliğinizden ameliyat olmanız gerekebilir bu da en düştüğü, felç olmak gibi çok ciddi riskler barındırmakta.” Der ve sizin gerekli tedbirleri almanıza sebep olarak bu duruma dikkat etmenizi gerektirir. Fakat bir engelli yakınıysanız ve onun hayatını idame etmesi sizin hayatınızda vereceğiniz fedakarlıklara bağlıysa doktorunuzun size söylediklerinin sizde hiç bir karşılığı bulunmayacaktır. Ve siz yine yüklenmeniz gereken o kudsi yükünüzü yüklenecek ve bu yük ile büyük olacaksınız. Ve Allah katında bu yüklenme, büyüklenme olacak inşallah. Ve ulu bir dağ olacaksınız. Kaplumbağaya kabuğu yük olmadığı gibi. Annenin karnındaki çocuğunu taşıması ve emeğinden daha da ulvi bir yüklenişle hayatınız boyunca o yükü (kudsi emaneti) taşıyacaksınız. “Anne” adna eş değer olacak sizin bu sahiplenişiniz, sahibi (cc) bilişiniz. Hem öyle değil mi? Mesele “Anne” olmak değil ”Analık” yapabilmektir. Hayvanlarda anne olurlar da cennet patilerinin, toynaklarının altında diye bir muştuya mazhar olamamışlardır. Neden? Çünkü bu insana has bir lütuftur. İşte anlatmak istediğimiz de budur. Has insan’a has! İnsan doğmakla insan olunmadığı gibi bir çocuk dünyaya getirmekle de Anne olunmaz gerçeği... İşte bizlere teklif edileni teklif edenin rızasına(cc) uygun olması bakımından bunları çok iyi değerlendirmeliyiz. Sahibimizin sahiplenişine sahip olmak şuuruyla. Allah’ı bilmek ve Allah’ın bildiğini bilmek. Hani Veysel Karânî hazretlerine adamın biri “Ya Veysel Karânî bana bir nasihatte bulun deyince, Hazret buyurur ki: “ Allah’ı bilir misin?” “Tabi ki bilirim!” Der adam. “O zaman başka birşey bilmene gerek yok!” der “Başka bir nasihatınız olur mu?” Deyince bu kez “Allah seni bilir mi?” Diye sorar Hz.Veysel Karânî. “Bilmez mi O Âlimdir.” Der adam. “O zaman başkasının seni bilmesine gerek yok.” diye cevap verir Veysel Karânî.” Allah’ı bilelim inşallah. Allah ile olanı, onun rızasına uygun olanı tercih edelim. Maalesef günümüzde gayr-ı meşru işlerimizi Allah’ın rızasının olmadığı işlerimize kılıf olarak ifade eder olmuşuz. Örneğin;“Alan razı, satan razı.” Diye bir anlayış var. Alan razı satan razı da! “Allah razı mı?” Buradaki sorunun eki sorunun ta kendisi “mı?” bu bir tefekkür meselesi bu bir teslim oluş meselesi... Aldıran, sattıran, bizlere o nimetleri veren Ceneb-ı Hak razı mı? Rabbim istikametimizi daim eylesin. Rızasına muttali eyleyip, teklifini tercih edebilmeyi lütfeylesin.
Selam ve dua ile...