BU YOLDA KAYBETMEK;BAŞARIYA YAKLAŞMAKTIR

17 Ocak itibariyle çocuklarımızın akademik başarılarının ne düzeyde olduğunu aldıkları karneleri ile öğrendikten sonra, yarıyıl tatilimiz başlamış oldu. Kimisinde; Kırılan hayaller, kırık notların fevkinde Kimisinde; Komşuları korkutan, “Yemedim yetirdim! Giymedim giydirdim! Bunu senden ummazdım!” bağrışmaları. Kimileri;“Neyin eksik!” sorusunun cevabını almaya çalıştı. Ortak nokta ise muamma bakışlarla anlam vermeye çalışan körpecik dimağlar…İşte tablo bu, yarıyıl tatiline girmiş olan, karnesi kötü bir çocuk, ebeveynleri tarafından ablukaya alınmış, cevaplamasını istedikleri sorularla, adeta soru ve eleştiri yağmuruna tutulmuş.Tabii ebeveyn, kendince serzeniş ve sitemlerinde haklı…Başarısızlığın gerekçelerini öğrenmek istemesini, kabul ederim. Fakat, kendisinide çocuğa verilen karnede değerlendirmesi ve çocuğa sorduğu soruların, kendisinde de cevapları olması kaydıyla… Nihayet ketum bir sessizlik akabinde “Daha ne yapabilirim ki!” mırıldanmaları…Bu ifade de ayrı bir muamma. Sorumudur yoksa bir vehim mi ifade etmekte? Sayın Veli; Veli,destekçi-yardımcı-sahip anlamlarına gelmektedir. Eğitim, hem formal (planlı) hem de informaldır.(Plansız- Okul dışı). Öğretim ise sadece formaldır. yani siz çocuğunuzu, informal bir şekilde eğitebilirsiniz. Bu durum, formal öğrenimine destek olur. Zira;Eğitim ve öğretim eşgüdümlü bir süreç olursa, daha çabuk ve kalıcı sonuç alınır. Bunun takibini yapmak, ebeveynin çocuğun karnesindeki notun, müspet veya menfii, yükselmesini sağlar. Ama unutmayalım ki! çocuğumuzun akademik başarısı ile gerçekler çok farklı olabilir. Not/Puan herşey değildir! Yani; öğretimini, en üst düzeyde tamamlamış olan birey, eğitimi benimseyememiş ise maalesef topluma uyum sürecinde ciddi sıkıntılar yaşar.Hatta, topluma zararlı olabilir. Örneğin; Akademik başarısını tamamlamış,diplomasını almış bir Tıp Doktoru. İhtiyaç sahibi bir hastasına ivedilikle müdahale etmesi gerektiğinde, parasını ,neşterden önce elinde isteyecek tamahkarlıkta ise bu Doktor eğitimini tamamlayamamıştır. Veya akademik başarısını tamamlamış bir kimya mühendisinin, bilgi birikimini kitlesel kıyım silahları ve insanlığın zararına çalışmalara kullanıyorsa yine eğitim tamamlanmamıştır. Akademik başarısı ile hukukçu olmuş bir menfaatperest, şahsi çıkarları için gerçeklerin münkiri oluyorsa, bu başarı olarak addedilemez. İşte öğretim hayatlarını sadece okulda öğrendiklerinden ve aldığı puandan ibaret sanan, akademik başarıları farklı başarısızlıklara kapı aralayan bu güruh,karne odaklı düşüncenin müstakbeldeki halidir. Tabiki bu söylediklerimizin tam terside aynı şekilde sıkıntılıdır. Yani;eline neşteri alıp, neye müdahale edeceğini bilmeyen bir doktorda, akademik yoksunluğundan dolayı topluma zarar verir.Karnesindeki birkaç zayıf not düzelir de, zayıf bir karakteri düzeltmek çok zor ve yorucu olur. Bu bakımdan; Çocukları sıkmayalım, uzaktan takip edelim. Kendilerine güvendiğimizi bilsinler. Yoldan çıkma temayülleri olabilir. Olsun! Atalarımız “Kervan yolda düzelir!” demişler.Bize düşen kervanı takip etmek ve deyim yerindeyse kervanımıza/sürümüze sahip çıkmaktır. Maalesef ebeveynlerin problemlerinden birisi olan “Doktor olacak,Avukat olacak benim oğlum/kızım!” gibi yaşamak istediğimiz fakat yaşayamadığımız hayat tasavvur ve tahayyülümüzü, çocuklarımıza enjekte etmeye çalışmaktayız.Kısacası; çocuklarımıza, kendi beklentimizi değilde; İstidatları

doğrultusunda bir eğitim olanağı sunalım.Bu hayat onların! Kendilerine hayatlarını seçme şansı verelim. Rehberlik edelim fakat müdahale asla!

Öğrencinin başarısında öğretmenin sorumluluğu yadsınamaz. Öğretmen; “Öğretmek kalbe dokunmaktır!” “Öğretmek iki kere öğrenmektir!” şuuruyla, bireysel farklılıkları göz önünde bulundurarak, gerekli ortamın hazırlanmasının neticesi ve müşfik bir yaklaşımla, öğrencisinin kendisi ile olan alışverişinin bir ibadet mesabesinde olduğu şuuruyla öğrencisine sahip çıkmalıdır. Öğrenci, öğretmenin bu manada günahı da sevabı da olabilir. Tercih öğretmenindir. Hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz “İlim talebi için yola çıkan kimse, dönünceye kadar Allah yolundadır.” (Tirmizi ilim 2. 2649) buyurmuştur. Allah’ın yolunda olan her amel, rızadır/ibadettir. Bu anlayışa sahip olan eğitimcilerimizden biri olan Merhum Nurettin Topçu hayatı boyunca hiçbir dersine abdestsiz girmediğini ifade etmiştir. Bu anlayış,görevi kutsal bilmenin neticesidir.Meselenin ehemmiyeti bunu gerektirmektedir.

Eğitimde milli ve manevi değerler elzemdir.Eksantrik (dış merkezli) öğretiler,dikkat edilmezse, toplumu özünden uzaklaştırır. Çocuğun aile ve çevre eğitimi sürecinde samimiyetle yanında olursanız, özünde mündemiç (içinde saklı) olan cevheri çıkarabilirsiniz. Çocuklar bir bakır levha gibidir. Onda yapacağınız her hamle, kendisinde derin bir iz bırakır. Bu yüzden çok dikkatli işlemek gerekir. Bilgiye ulaşması sağlanır. Evet! Bilgi güçtür! Fakat ilgi ile olmalıdır. İlgi zarurettir. ilgisiz bilgi, tehlikelidir. İlgisiz bırakılan çocuk, elimizden kayan bir sabun gibi kaybedilebilir. Hafazanallah! hele bir de su giderine kaçtı mı; kirli sularda eriyip gider. (Marjinal oluşumlara taşeronluk).Ve bir daha kendine ulaşılamayabilir.

Paylaştığımız bu duygu ve düşüncelerle sona eren tatil,3 Şubat pazartesi ders zilinin çalmasıyla ikinci dönemine başladı. Sizden ricamız çocuğumuzun karnesine, elimizdeki bir ayna misali bakalım. Karnedeki eksikliklerin, bizden yansıyanlar olduğunu kabul edelim . Ve istikbale doğru giden maratonunda kaldığı yerden koşmaya devam edelim çocuğumuzla beraber… kaybetmek yok bu maratonda…

Unutmayın ki! Kaybetmek, aslında başarıya bir adım daha yaklaşmaktır

SELAM ve dua ile…

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.