Bu coğrafya, 90 yıldır bize unutturulan ve Muhterem Cumhurbaşkanımızın açıklamalarıyla gündeme oturan,Misâk-ı Milli bizim coğrafyamızdır. Fakat sosyal ve siyasal şartlar ve tercihler her ne kadar fiziki olarak bizi Anadolu’ya hapsetse bile, biz o medeniyet coğrafyamızdan kopmadık , kopamazdık, kopamayız.
Çünkü bizim bu coğrafya’da ortak bir medeniyetimiz, ortak bir tarihimiz, edebiyatımız, hikayemiz, hatıralarımız, oralarda bölük bölük hanelerimiz, oralarda çok mühim dostlarımız vardır. Kimse medeniyet coğrafyasından kopamaz, kendisine ait olan medeniyetini bırakıp başka coğrafyalara dahil olamaz sonunda kendi öz coğrafyasına döner.
Atatürk, Lozan öncesinde 13 Ekim 1922'de yabancı basına verdiği demecinde "Avrupa'da İstanbul ve Meriç'e kadar Trakya, Asya'da Anadolu, Musul arazisi ve Irak'ın yarısı, Makedonya'yı ve Suriye'yi terk ettik. Fakat artık arkada kalan ve sırf Türk olan her yeri ve her şeyi isteriz. Bunları kurtarmaya azmettik ve kurtaracağız" demiştir.
1933 yılında Amerikalı General Mc Arthur ile yaptığı görüşmede de bu düşüncesini dile getirerek, “Allah nasip eder, ömrüm vefa ederse Musul, Kerkük ve adaları geri alacağım. Selanik de dahil, Batı Trakya’yı Türkiye hudutları içine katacağım” ifadelerini kullanıyor. Kıbrıs’a da hassasiyetle yaklaşan Atatürk, “Efendiler !.. Kıbrıs düşmanın elinde bulunduğu sürece bu bölgenin ikmal yolları tıkanmıştır. Kıbrıs’a dikkat ediniz. Bu ada bizim için çok önemlidir” demiştir.
Rahmetli Sezai Karakoç bir şiirinde “ Yeniden doğuş diriliş sûru çalınca / Benim geri döneceğim şehir Şam’dır” diyerek coğrafyanın bir kader olduğunu, eninde sonunda dönüp dolaşıp geleceğimiz evimiz, coğrafyamızın burası olduğunu anlatmaktadır.
Halide Nusret Zorlutuna ” Kerkük Hatıraları”ında, buralardaki evleri, dereleri, selamlık bahçesindeki meyve ağaçlarını, baba annesinin, o yanık sesiyle evi dolduran Yunus ilahilerini okumasını ve daha birçok simaları uzun uzun anlatmıştır.
Çünkü biz bu coğrafyada evler kurmuş, camiler yapmış, buralarda, Kur’ân, Ezan ve ilahiler okumuşuz ki bunlar da o coğrafyalarda işitilsin diye dalga dalga yayılmıştır.
Aşık Garip’in, Halep’te meşhur Arslan Dede’nin kahvesine gidip de “ Cuş eyledi deli gönül / Sana geldim Halep şehri” diyerek Halep’i anlatması, Yunus Emre’nin “ Gezdim Rum ile Şam’ı / Yukarı illeri kamu / Çok istedim bulamadım / Şöyle garip bencileyin” şiiri, bizim bu coğrafyanın her yerinde bir hikayemizin olduğunun en güzel örnekleridir.
Abdurrahman Kızılay’ın, Kerkük’ten Yola Çıkak, türküsü :
Kerkük'ten yola çıkak
Görek Türkmen ocağın Kerkükten yola çıkak
Gidek Erbil'e Erbil'e Sevgi Muhabbet saçağın Gidek Erbil’e Erbil’e
Altından köprü kurak Bir kuş tekin uçağın Altından köprü kurak
Varak Erbil'e Erbil'e Konak Erbil’e Erbil’e Varak Erbil’e Erbil’e
Ana baba yurdumuz
Bilmedi kimse kadrimiz
Unutamayız derdimiz
Yanak Erbil'e Erbil'e
Bu güzel türkünün yanında meşhur Kerkük Türkülerinden ; Abdulvahit Kuzecioğlu’nun “Ağlama Ceylan Balası”, “Ağam Süleyman Paşam Süleyman”, “ Gözele Bak Gözele”, “Kalk Gidağın Şıh Bağına”, “Kerkük Benim Öz Yurdum”,Tahsin Kerkükoğlu’nun “Al İpek Yeşil İpek Keytan Ederler”, Fahrettin Ergeç’in “Dere Coştu Ahımdan” , Satıh Köprülü’nün “ Güler Oynarım, Yanar Ağlarım”, Reşit Küle Raza’nın “ İstanbul’dan Çıktım Yola”, Cahit Öztelli’nin “ Kâr Etmez Ahım”, Mehmet Özbek’in “ Bu Gelen Yar Olaydı” gibi, pek çok türkü ve şiir bizde de yıllarca zevkle çalınıp söylenmiştir. İşte bu kültür, bizim olan bu coğrafyamızın verimleridir. Yani Türkiye demek, Musul, Kerkük,Erbil, Süleymaniye, Halep,Şam, Cerablus (Mercidabık), Hama, Humus, Süleyman Şah’ın türbesinin bulunduğu Caber Kalesi gibi, daha yüzlerce yer hep bizim coğrafyamızdır ve olmaya da devam edecektir. Hele hele Kerkük bu bölgede Türkmenlerin sembol şehridir.
Bugün sayıları 2 milyonu bulan, ama zaman zaman yok sayılan, uluslararası topluluklar tarafından göz ardı edilerek asimile edilmek istenen, Musul ve Kerkük Türkmenlerinin güvenliğini, huzur ve refahını korumak Türkiye tarafından hem politik hem de ahlaki bir sorumluluktur.Türkiye bu bölgedeki etnisitiye, oldu bittilere, bir mezhepsel çatışmaya ve sözde temizliğe kesinlikle göz yummayacaktır. Bu konuda Muhterem Cumhurbaşkanımıza teşekkür ediyoruz. Belki Atatürk’ten sonra bu konuda en ciddi çalışmayı yapmış, bu duyarlılığı göstermiştir. Rahmetli Atatürk’ün dediği gibi, “ Türk olan her yeri kurtaracağız “. İnşâAllah.
Güzel söz : “Tarihini bilmeyenlerin haritalarını, daima başkaları çizer”.
Cografyamiz yanında tarihimizi ve kültürümüzü de öğrenmiş olduk. Güzel bir yazı.