Bir nefes

“Olmaya devlet cihanda, bir nefes sıhhat gibi” demiş yüce padişah.

Dünya malıyla değişilmeyecek öyle bir servet vermiş ki yüce yaratan. Öyle bir mekanizma ve öyle bir sistem ki, kudretin ve ihtişamın karşısında insan küçük dilini yutacak gibi oluyor. Bakalım mı kısaca bu servete. Doğrulmak, kalkmak, yürümek, koklamak, dokunmak, tatmak, bakmak. El, ayak, diş, parmak, kol, bacak, dil, göz. Tırnak, kıl, tüy, kaş, kirpik. Ter, idrar, mani, mezi, vedi. Kulak kiri, göz yaşı, burun siniği. Kalp, beyin, soluk borusu, ak ciğer, kara ciğer, dalak, bağırsak, mesane. Akıl, fikir, sevgi, sevda, kin nefret. Daha kaçını sayalım. Omurga arasındaki kayan pul kadar bir diskin maliyeti ve ameliyatı için 300 milyarlık bir maliyet gerektiğini düşünebiliyor muyuz?. Nasıl bir servet taşıdığımızın farkında mıyız. Değiliz elbette. Rimel, ruj, saç boyası, botoks, diş taşı, kol düğmesi, sinek kaydı, dövme gibi saçma sapan işlerle süslemeye çalıştığımız bir servetin üstüne sürdüğümüz cila ve boyalarla kapatmaya çalıştığımızın farkında bile değiliz maalesef. Oysa bir nefesin, yellenmenin, idrara çıkmanın, defi hacetin bile nasıl bir servet edeceğinin kıymetinin kaç kırat edeceğini dahi bilmiyoruz. Fasiküllerle, ciltlerle yazılan kitapları üç satırla izah etmek mümkün değil elbette. Ama bir nefes sıhhatin bir dünyaya bedel olacağını Kanuni bu güzel mısrayla izah ederken, kendisinin de sultan olduğunun farkında olduğunu düşünüyorum. Kim olursan ol, bir nefes kadar ederin var, gerisi boş.

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.