BİR MAĞLUBİYETİN İFADESİ “SAAT KAÇ?”

Öngörülü olmak, tahminde bulunmak anlamı taşımamaktadır. Tam aksi kişinin yaşanmış olandan veya kendi yaşantısından derlediği, geçmişinden aldığı tecrübeleri ile geleceğe dair çıkarımda bulunmasıdır. Yani asla bir tahmin değildir. Bir başka ifadeyle öngörü; Salt önü (geleceği) tahmin değil, önceyi (geçmişi) görmüşlüğün karar aşamasındaki fikri tezahürüdür. Böylelikle şunu diyebiliriz; İnsanın mevcut hali, geçmişini göz önünde bulundurarak yön verdiği geleceğidir. Bugününü, geçmişdeki fedakârlık ve kazanımlarına borçludur. Örneğin; Sağlıklı olması, geçmişde sağlığına dikkat etmesine, Varlıklı olması geçmişde tutumlu- çalışkan olmasına, Kültürlü olması, geçmişde eğitmine verdiği öneme bağlıdır. Kısacası gelecek ile geçmiş arasında ayrılmaz bir bağ vardır. Bu bağın müşterek ismi zamandır. Zaman kullanmasını ve yaşamasını bileni olgunlaştıran muazzam bir kavramdır. Zamanı kullanmak/değerlendirmek, değerlere zamanında sahip çıkmakla olur. Zamanın kıymetini bilen insanı, zaman da kıymetlendirir. Toprağın altındaki bir taş düşünüldüğünde nasıl ki zamana olan teslimiyetinden ve toprağa olan bağlılığından değerlenerek elmas, zümrüt, altın, gümüş vs. hale bürünüyorsa daha kutsal olan insan kendini zaman içerisinde neden kıymetlendirmesinki? Bunu zamana ve zamanın sahibine teslim olmakla başarabilir. Zamanın sahibi Cenab-ı Haktır. Peki, zaman nedir? Adını bizim verdiğimiz. İzafimiz (kişiden kişiye değişen). Su gibi geçmesi herkes için müsavi (eşit) fakat etki ve tahribatı kişiden, kişiye değişen bir mefhum. Daha doğarken teslim ve mağlup olduğumuz mefhum. “Saat kaç oldu?” diye sorarken, kendisine mağlup olduğumuz itiraf. Ne?/Kaç? olduğu kendi ihtiyarına ait olan. Dizginleri Allah’ımızda olan “İn!” dediğinde ineceğimiz bineğimiz. Bir türlü tutamadığımız bir akışla, umutla tutmaya çalışan nice bakışla geçen. İnsanların en çok aldandıklarını ve aldattıklarını içinde barındıran. İnsanların kimliğini-kişiliğini pazara çıkaran. “Seni yanlış tanımışım!” dediklerimizi tanılayışımız. Dertlerin ilacı olan vuslat istasyonlarını (hastaya şifa, ayrılığa kavuşma vs.) içerisinde taşıyan yolun adı. Sonumuzu içinde barındıran sonsuz. Bize her geçen gün acziyetimizi hatırlatanımız. “Tüm zamanların!” diyerek çokluk atfettiğimiz tekimiz. Elinden tutamadığımız ama elimizden tutarak varış yerine ulaştırmakta mahir olan yal arkadaşımız. Söylenişi soyut, ardında bıraktıkları ile somut bir kavram. Sahip olmamıza imkân veren, sahip çıkmamıza imkân vermeyen. Doğru kullanamadığımız kullananımız. Sahip çıkamadıklarımıza
sahip çıkan. Güneşimiz, ayımız deveranımız. Sınavımız. Ukbamız (ahiret). İşte, vefalı vefasızımız olan zaman kısaca bu..
Zamanı çok iyi kullanmaktan başka şansımız yok. Zamanın sahibine teslim olarak zamanında bir mahluk olduğu şuuruyla. Öngörülü olarak ki; İnsanın önünü görmesi –öngörülü olması- arkasını karanlıkta bırakmamasına –tarihine vakıf olmasına- bağlıdır. Yani zamanı fehmetmesine, anlamasına, anlamlandırmasına bağlıdır. Önünü göremeyenin ön görüsüyle hareket edilemeyeceği bilinciyle. Zamanı, yaşamasını bilerek olgunlaşan istikbal temenni ve niyaz ediyoruz.
Selam ve dua ile…

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.