BİR BEN,BİR DE BEN!

Heva ve heveslerini hayatının merkezine
alan insan için nefsi onay makamıdır.
Akıl, iz’ an ve değer yargılarını öteleyen insan
bu kaotik halden kurtulamayacak
hale gelir. Nerden mi icap etti?
Buyurun;
İnsan bazen kendini değerlendirmek
adına kendinden
uzaklaşmalı(!) Kendini görerek
tartmak -Kendine gelmek- adına
bir bakıma. Bu hale girdiğim bir
zamanda vakit ikindi vakti,
Namaz vakti. Ezan okunuyor.
Camiiye giriyor ben! -Okurken
bile tuhaf gelebilir!- ve ayakkabılarını
çıkarıyor. O sırada abdestini
yeni almış olduğu yüzünden ve
dirseklerinden süzülen damlacıklardan
belli eden birisi de
camii’ ye girmekte. Bu kişi Caminin imamı.
Üç-beş ihtiyarda bir an önce ilk sünneti kılıp,
iftitah tekbirine yetişeyim telaşesiyle Cami’ ye
girmekte. Tüm bunlar olurken uzaktan kendimi
izlemeye devam ediyorum. Kendimden
bile habersiz(!)
Bir anlam beliriyor içimde. Vakit namaz
vakti! Ben Namaza geldim eminim de. İmam
mesaiye mi geldi? Birazdan “ Uydum mesaide
olan imam’ a!” mı demeliyim!? Dudak
ucu bir gülümsüyorum. Ben içeri girince, Ben
de ardı sıra giriyorum. :) İbadet için içeri girilen
yerde ibadetin en yakıştığı şahıs olan
gençleri arıyor gözüm. O da nesi genç yok!
Birkaç pirifani(yaşlı) gidecek, sığınacak başka
liman kalmayınca soluğu burada mı aldılar(!)
Evveldense, ahir eyvallah! Diyorum. Sonuçta
sahipsizlerin sahibinin limanına demirlemiş!
Elhamdûlillah! Namaz dışarıdan görüldüğü
kadarıyla muazzam bir huşuyla eda ediliyor.
(Arada çalan telefonlar dışında!). Bir köşede
namaza duruyor ben. Ben ise caminin
içerisinde cemaatin arasında
geziniyorum. Yaşlı bir amcanın ceketinin
sol tarafı sanki kalbi yerinden
çıkacakmışcasına titreyerek
hareket ediyor. “ Aman Ya Rabbi!
Bu nasıl bir huşu!” demeye kalmadan
rükûya eğilirken bir telefon
düşüyor o tarafından “ ..vınnnn...
vınnnn...” diye titreşerek. Hem
öyle bir telefon ki saat 23:00 da
“ Bugün Allah için Ne yaptın?”
Diyeninden(!) Bir diğeri gözüyle
camiyi dolaşıyor... Köşe de namazına
devam ediyor ben. İbadet özgürcedir.
Kimse müdahil olmamalı.
Kul Rabbi ile başbaşa kalmalı. Allah ile kulun
arasına kimse girmemeli. Tamam da kul camiye
gelmemiş ki!! Ve şimdi bu sözler bir
başka manaya kapı aralıyor içimde. Cenab-ı
Hak tarafından en muazzam şekilde ikmal
edilmiş olan İslam sorgulanası değil! Fakat
müslüman halini sorgulamalı diyorum. Ve
kendimi izliyorum bu kez. Huzurun da yatıp
kalkıyorum. Dışarıda sabah-akşam yatıp, kalkarken,
her an huzurunda olduğumu unuttuğum
Allah’ ın. Haşa!Allah’ ı ziyarete
gelmişim. “ Allah/ Din sadece Camii de!”
İsyan ediyorum bu halime. Oysa namazdayım(!)
Yakınıyorum kendime. Nihayet Namaz
bitiyor ellerini havaya kaldırıyor ben. Dua ediyor.
Tövbe ediyor hem de en tazarrulusundan.
Ben ise tövbeme, tövbe ediyorum...
Selam ve dua ile.