BEYYİNE SURESİ NÜZULÜ VE KONULARI

Surenin tanıtımı

Mushafta’ki sıralamada doksan sekizinci, iniş sırasına göre yüzüncü suredir. Talâk sûresinden sonra, Haşr sûresinden önce Medine’de inmiştir.

Mekke’de indiğine dair rivayetler de vardır; ancak özellikle Buhârî’de yer alan bir hadis (“Tefsîr”, 98/1-3) surenin Medine döneminde indiğini göstermektedir.

Sure adını 1. ayette geçen ve “açık delil, kesin belge” anlamına gelen beyyine kelimesinden almıştır. “Kayyime, Beriyye, İnfikâk” gibi isimlerle de anılmaktadır.

Ayrıca Hz. Peygamber (sav)’in bu sureyi “Lem Yekünillezîne keferû” şeklinde andığı da rivayet edilmiştir (Buhârî, “Tefsîr”, 98).

Beyyine suresi sekiz ayettir.

Surenin konuları

Beyyine suresinin temel konuları şunlardır.

İlk olarak Ehl-i Kitap’ın apaçık deliller karşısında şüpheye düşmesi, ardından Ehl-i Kitap’a geçmişte emredilen bazı hususlar ve Ehl-i Kitap’ın iman etmelerinin gerekli oluşu anlatılmaktadır.

Surenin ayet meallerini yazıma alarak birlikte tefekkür edelim inşaellah. Beyyine suresi, Medineli Yahudi ve Hıristiyanlar ile Mekkeli müşrik putperestler hakkında haber vererek şöyle başlamaktadır.

“Kitap ehlinden inkâr edenler ile Allah’a ortak koşanlar, kendilerine apaçık delil gelinceye kadar (küfürden) ayrılacak değillerdi.

Bu delil, tertemiz sahifeleri okuyan, Allah tarafından gönderilen bir peygamberdir.

O sahifelerde dosdoğru hükümler vardır.” Beyyine/1-3

Burada eleştiri konusu edilen “Ehl-i kitap”tan maksat, özellikle o dönemde Medine ve çevresinde yaşayan Yahudilerle Hıristiyanlar; “müşrikler” den maksat ise dönemin putperest Arapları’dır.

Her ne kadar burada Hz. Peygamber (sav)’in yakın çevresinde bulunan iki grup inkârcı zikredilmişse de hüküm geneldir, bütün insanlığı ilgilendirmektedir.

İlk âyet hakkında yapılan yorumları üç noktada özetlemek mümkündür:

a) Müfessirlerin çoğunluğu bu ayeti, “Allah ve resulünü inkâr eden Yahudiler, Hıristiyanlar ve putperestler, kendilerine açık delil yani peygamber gelinceye kadar içinde bulundukları inkârcılıktan ayrılıp ona son vermeyeceklerdir” şeklinde yorumlamışlardır.

b) Diğer bir yorum da şöyledir: Allah Teâlâ, Hz. Peygamber (sav)’in muhatapları olan Ehl-i kitap ile müşrikleri, –yeni bir ilâhî mesajın zamanı geldiği için– o mesajı göndermeden dünyadan ayırmayacaktır.

c) Aynı âyet, söz konusu grupların, kendilerine elçi ve delil gelmedikçe, gönderilmedikçe cezalandırılmayacakları şeklinde de yorumlanmıştır (bk. Ebû Hayyân, VIII, 498; Şevkânî, V, 557-558).

 

 

Bu son anlam şu şekilde izah edilmiştir.

Yüce Allah, insanları iyiyi kötüden ayırt edecek yeteneklerle donatmış olmakla birlikte yine de, merhametinin bir sonucu olarak, açık delil göndermediği ve mesajının ulaşmadığı kimseleri yaptıklarından dolayı cezalandırmayacağını haber vermiştir.

Nitekim bu husus, “Biz bir resul göndermedikçe azap edecek değiliz” (İsrâ 17/15) meâlindeki ayette daha açık bir şekilde ifade buyurulmuştur.

2. ayette, ilk ayette geçen delilin, “tertemiz sayfalar” ı okuyup Allah’ın emirlerini insanlara tebliğ etmek üzere Allah tarafından gönderilmiş olan Hz. Peygamber olduğu belirtilmiştir.

“Tertemiz sayfalar” ise Kur’an’ın sayfaları olup “tertemiz” nitelemesi, “yalan, nifak, şüphe, sapkınlık ve yanlışlık vb. kusurlardan arınmış sayfalar” anlamını ifade eder (bk. Kurtubî, XXIX, 142).

3. âyet ise bu sayfalarda “kitaplar”, yani dosdoğru, hakkı bâtıldan ayıran ilâhî âyetler ve hükümler bulunduğunu bildirmektedir.

Kur’ân-ı Kerîm önceki kitapların hükümlerini içerdiği için de bu şekilde nitelendirilmiş olabilir.

“Kendilerine kitap verilenler, ancak kendilerine o apaçık delil geldikten sonra ayrılığa düştüler.” Beyyine/4

Müfessirlerin çoğunluğuna göre bu ayetteki “açık delil”den maksat, getirdiği mesaj ve mûcizelerle apaçık hak ve hakikat elçisi olan Hz. Peygamber (sav)’dir.

Buna rağmen Ehl-i kitap onun hakkında ihtilâfa düştüğü için kınanmıştır.

Müfessirler Hz. Peygamber gelinceye kadar Ehl-i kitabın, son peygamberin geleceği hakkında fikir birliği içerisinde bulunduğunu, fakat Hz. Peygamber geldikten sonra bir kısmı ona inandığı, çoğu ise inkâr ettiği için ayrılığa düştüklerini söylemişlerdir (Taberî, XXX, 169; Şevkânî, V, 558-559).

İbn Âşûr’a göre bu ayetteki “açık delil” ile Hz. Îsâ’nın gelişi kastedilmiştir.

Zira İsrâiloğulları’nın geçmişteki bazı peygamberlerinin verdikleri haber uyarınca, Hz. Îsâ kendilerine peygamber olarak gönderildiği halde onların bazıları ona inanırken büyük çoğunluğu onun peygamberliğini tanımamışlar, böylece aralarında ayrılığa düşmüşler, Yahudiler ve Hıristiyanlar olarak bölünmüşlerdir (XXX, 478-479).

Selam ve dua ile.

Yakup Aktaş

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.