BASTIĞI YERE TOPRAK DEYİP GEZEN, NE BİLSİN ŞEHADET-İ DİNİ EZAN

Değerlerine sahip olmakla mümkün
olan bir meziyet ve İnsan olmanın
gereğidir gereğince insan
olmak. Böylelikle geçmişinden aldığıdır
damarlarındaki asil kudret
ve manevi yücelik. Kimliğinin
manevi ve böylelikle en önemli
cephesi olan bu değerler, kişinin
geçmişine olan tanzimi, saygısı ve
müşfik duygularıyla determinist
(Tarih tekerrürden ibarettir anlayışı)
kucaklayışının adıdır. Çanakkale’
yi sadece bilmek değil her
dem yaşamaktır. Dünyanın kalbi
olan Türkiye’ nin bir bireyi olmasının
huzurunu kalbinde taşımaktır.
Üç tarafı denizlerle çevrili bir
yarım ada bildiği gibi dört tarafını düşmanın
çevirdiği bir uyanıklıkla… Fakat paranoyakça
değil! Şuurlulukla… “ Vatan sevgisi imandandır.”
Nebevi öğretisi ile… Duvar gediğinden
çıkmadığının nişanesini, özünde ve yaşantısında
barındırdığı değerlerle her bakımdan ortaya
koyan bir insan olarak göstereninden…
Varoluş kaynağımız olan geçmişimizi (Atadede-
ana-baba…) karanlık, cahil, kaba-softa,
hiçbir şeyden anlamayan bir güruh gibi değerlendirmek
gibi bir küstahlıktan uzak, önyargısız
ve bilgi ile yol kat etmenin gerekliliğini
bilerek yol kat etmek şiarıyla yürümemiz lazımdır.
Çünkü düşmanın en önemli argümanı
geçmişle, gelecek arasında en hafif ifadesiyle
kuşak çatışması çıkarmaktır –ki bunda da çok
mahirdir, başarılıdır.- Kimi zamanda değerlerinden
uzaklaştırmadan değerlerin içini boşaltır.
Ve insanın adeta iz’ an ‘ ını /şuurunu
alır. Her şeyi sıradanlaştırır. Bunu özellikle iletişim
araçlarını kullanarak yapar. Örneğin; Bir
insanın ölümü basit bir mesele değildir.
Çünkü O ölüm bir hayatın, bir umudun bittiği,
bir sevginin, sevilmelerin, kavuşmaların
mahşere kaldığı vs. noktadır. Bu kadar acı bir
hadiseyi maalesef artık son derece normal
karşılamakta olan bir toplum haline dönüştürüldük.
Neden mi? Ekranlarda onlarca menfur
hadise dinleyerek adeta “ Hadi canım,
ben ölümler işittim! Bunun neresi acı!” Ya da
“ Hak etmiş!” diyecek kadar meseleyi sıradanlaştırdık
ve böylelikle sıradanlaştık. Ezan
sıradanlaştı mesela! “ Şu ezanlar ki şehadetleri
dinin temeli, ebedi yurdumun üstünde inlemeli.”
diye iftihar ettiğimiz Ezanın davetine
icap etmeyerek hem dinimizi sarstık hem de
bu uğurda canlarını veren şehitlerimizi üzdük.
Ezanı iştiyakla (arzu, istek) iki yerde bekler
olduk, biri tazarru halinde sabahı bekleyen
hasta! İkincisi İftar’ ı bekleyen
oruçlu! Şükür ki bunlar da Allah’
ımızın lütfu ile!!! Çünkü ikisi
de Cenab-ı Hakkın kuluna kendisini
hatırlatması lütfu ile. Aksi taktirde
İple çekemiyoruz Allah ile
vuslatımızın parolası olan ezanımızı.
Okunduğunda abdest aldığı
yerde “ Beni çağırıyor!” diyerek
korku ve hicabından düşüp bayılan
bir anlayıştan, Düştüğü yerden
bayılmışçasına yatıp kalan böylelikle
davete icap edemeyen bir anlayışa
büründük. İşte bu şekilde
sıradanlaştık. Musafahamız (kısa
sohbetleşmek) sıradanlaştı. Birimiz,
tanıdık birini yolda gördüğümüzde konuşurken
ruh halimizde ki sıradanlık konuşmalarımıza
sirayet etti. Cenaze evine gelene “ Hoş
geldin!” dediğimiz gibi “ Hoş bulduk!” diyecek
hale geldik. Hasta, yorgun, moralsiz iken
“ Nasılsın?” diyene, “ İyim!” diyerek yalancısı
olduk duygularımızın. “ Ne yapabilirim ki?
Oturup derdimi mi anlatayım karşımdakine”
dediğinizi duyar gibiyim. Hayır! Sadece anlatamadığımız
derdimizin var olmadığını bilelim!
Sıradanlaşmayalım, samimi olalım. Zaten
samimi insanlar karşı tarafın vaktini heba etmemesi
gerektiğini bilenlerdir. Aksi takdir de
“ Nasılsın?” sorusuna “ İyim!” cevabını vermek
yalancılıktır. Hayatımızın sıradanlaşmasına
izin vermeyelim. Çözüm odaklı olarak
insana böylelikle insanlığa ulaşalım. Geçmişimize
örülmeye çalışılan ağları yırtıp, bağları
kuvvetlendirelim. Bilginin kaynağına inelim
ve bilgiyi kaynağından öğrenelim. Kafamızı
kuma da gömmeyelim at gözlüğü de takmayalım.
Eleştirel düşünelim de dik kafalı olmayalım.
Kalın kitaplar okuyarak kalın kafalı
olmayalım da ince de olsa estetiğe vakıf olalım.
Ezberci olmayalım. Yaşayarak hıfz edelim/
anlayalım. Geçen günleri öğrenerek
lehimize çevirelim. Biri,diğerinden farklı olmayan
günler için tövbe edelim, yakınalım ki, yakınlaşalım.
İnsana değer verilen inancı
kabinde taşı ki mutmain olabilesin. Bak şu
hadis tam da onu ifade etmiyor mu? “ Birbirinizi
sevmedikçe gerçek manada iman etmiş
sayılmazsınız.” Ya Rabbi! Sen ne güzelsin,
seni seven Ne güzel! Seni ve sevenlerini sevmeyi
bahşeyle! Bizleri sıradanlaştıranlara fırsat
verme. Değerini, diğerini kucaklayanlardan
eyle. Amelleriyle âmil, ilmiyle kâmil, islama
hâmil eyle.Selam ve dua ile…