BAŞKALARININ GÜNAHLARI, SİZİ CENNET’E GÖTÜRMEZ!

Bu bir kural mıdır, kuraldır! Sevap da
günah da bireyseldir. Toplumsal sorumluluklar
elbette vardır ancak anlatmak
istediğim biraz farklı bir bakış açısı.
Şimdi siyaset hareketli. Hükûmet kanadıyla muhalif
kanat kılıçları çekmiş cenk durumundalar.
Bütün kurgu hükümetin başarısızlığı üzerine kurulmuş.
Seçim gündemde yok ama konuşulan tek
şey seçim. Adayın var mı? Yok! Peki seçimi neden
istiyorsun? E hükümet başarısız. Sen gelince
ne yapacaksın? Ee onu
da bakacağız artık.
Başkalarının başarısızlığı
üzerine kurulmuş
bir başarı örneği
yok dünyada. Hükümeti
eleştirelim elbette.
Hayat şartları, yaşam
kalitesi, alım gücü, pahalılık,
istikrar...
Bunlar üzerinden
eleştiri geliştirmek, bir
eder elde etmek, çıkar
sağlamak siyasetin işi.
Buna kabulüm ancak
bütün geliri buna bağlamak da ahmaklık olur.
“Yapamıyorsan bırak”ın ardında “burada yapabilenler
var” olmalı.
Bütün kurguyu başkasının başarısızlığı üzerine
kurmak ya da başaramıyormuş yaftası vurmak
kendisine hükûmet etme yetkisi vermez.
Başkasının günahı insanı cennete götürmez.
Siyasetin önce bu dili bırakması gerekir.
Yeni söylemler geliştirmesi ülke için vatan için
risk alması önemlisi geride başarı hikâyeleri bırakmış
olması gerekir.
Geçmişte başarı adına bir hikayen yoksa iddian
da yok demektir. Sonra bremen mızıkçıları
gibi kimyası ve fiziği bir birine benzemeyen, reelde
hiç alakası olmayan, söylemleri ve tüzükleri
başka mahreçli lisanları ve dilleri farklı bir ton
adam birbirini kayırmaca oynamaları, liyakatli
oldukları anlamına gelmiyor. Vesselam.