Ayestefanos’taki Rus Abidesinin Yıkılışı

93 Harbi’nin sonlanmasından I. Dünya
Savaşı’nın başlamasına kadar geçen süre
içerisinde 19. yüzyıl başlarına görece
durgun geçen Osmanlı-Rus ilişkileri bu
süreç sonunda tekrar gerginleşmeye başlamış.
Boğazları gerçekleşebilecek herhangi bir Rus
tehdidine karşı güvenceye almak isteyen Osmanlı’nın
Dahiliye Nazırı Talat Paşa aracılığıyla
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Sazonov’a ittifak
teklif etmelerine karşın olumlu cevap alamamış,
Britanya İmparatorluğu’nun Osmanlı donanmasına
teslim etmesi gereken Reşadiye ve Sultan
Osman zırhlılarına el koymuş ve bu sebeplerden
ötürü Osmanlı’yı Alman
İmparatorluğu
ile ittifak yapmaya
itmiştir. Avrupa’daki
kutuplaşmalar sonunda
İttifak Devletleri
içerisinde yer alan
Osmanlı İmparatorluğu
ile İtilaf Devletleri
içerisinde yer alan
Rusya I. Dünya Savaşı’nın
farklı taraflarında
bulunmuş ve
ilişkiler tamamen son
bulmuştur.
1 Kasım 1914
tarihinde Osmanlı’nın Rusya ve müttefiklerine
savaş ilan etmesinden sonra iktidardaki İttihat
ve Terakki Dahiliye Nazırı Talat Paşa’nın deyimiyle
“harbi popüler hale getirmek” amacıyla
propaganda yapılmıştır. Basındaki propagandanın
yanında bunun bir parçası olarak 14 Kasım
1914’te Britanya, Fransa ve Rusya’ya cihat ilan
edilmiş ve bu cihat hutbesinin Fatih Camii’nde
okunmasının ardından galeyena gelen halk tarafından
İstanbul sokaklarında Fransız, İngiliz ve
Ruslara ait yerler yağmalanarak harap edilmiş,
Rusların 93 Harbi’ndeki üstünlüğünün simgesi
olan ve -dönem Osmanlı gazeteleri tarafından
utanç kaynağı olarak gösterilen- Ayastefanos
Rus Abidesi de tahrip edilen yapılardan biri olmuştur.
Gazeteler, yıkımı izleyenlerin hatıratları
ve resmî kaynaklar arasında abidenin yıkım
aşamasına dair farklı anlatımlar olmakla beraber
yıkımın nihai olarak 27. Süvari Alayı tarafından
çan kulesinin dinamitlenerek gerçekleştirildiği
konusunda kaynaklar hemfikirdir. Abidenin kaidesi
dahil tüm kompleksin yıkılması ise üç ay
kadar sürmüştür.
İşte bu olay 1914 yılında ilk Türk filmi olan
Ayestefanos’taki Rus Abidesinin Yıkılışı adlı
yapıma konu olmuştur. 93 Harbi’nin anısına
Ruslar tarafından inşa edilen Ayastefanos Rus
Abidesi’nin yıkılışının konu edinen bu film Avusturya-
Macaristan şirketi Sascha-Meßter-Film’in
teknik desteğiyle Osmanlı ordusu adına 150
metrelik filme siyah-beyaz olarak çekilmiştir.
Ayrıca bazı kaynaklarda filmin gerçekten
çekilip çekilmediği tartışma konusu haline gelmiştir.
1953 yılında Nurullah Tilgen tarafından
ilk Türk filmi olduğu ortaya atılmış ve filmin
hiçbir kopyasının bulunamaması ve varlığına
dair somut bir delilin olmaması sebepleriyle bu
iddiaya karşılık ilk şüphe de 1970 yılında Nijat
Özön tarafından dile getirilmiştir. Filmi izlediğini
iddia eden tanıkların ortaya çıkmasına rağmen
sinema tarihçileri halen filmin gerçekten çekilip
çekilmediği konusunda da orta yolu bulamamışlardır.
Ayrıca, belgesel filmin “ilk Türk filmi”
olma iddiası da tartışmalı olup farklı kişilerce çekilen
ilk Türk filminin İp Eğiren Kadınlar ya da
Büyükanne Despina olduğu düşünülmektedir.