Yer içer gezer. Kurban olsun oğluma. Kızları tavalar, hava atar, geçtir, olur böyle şeyler. Oğlum benim, geçtir, cahaldır. Ama kızlarımıza sahip çıkın. Bak karışmam valla benden demesi. Yetişti artık, çok canlar yakacak. Haşin ve havalı benim oğlum. Hele gezsin, gençtir. Erken yaşta yükleyemem omuzlarına hayat yükünü. Kızını dövmeyen dizini döver, ama oğlunu dövmeyen acaba kendinimi döver ona bakmak lazım. Bu tembihler yıllardır hep var maalesef. Bizim bakış açımız nasıl bir at gözlüğü ardındandır bilinmez ama, nasıl bir vurdumduymazlıktır, aşikar.Hepimizin hepimize düşmanlığı yok tabiki. Ama bu ve buna benzer tutumlarımızın sonucudur bu gün yaşadığımız kabuslar. Kabullenemediğimiz kız evlatlarımızı başkalarına yem gibi görmek, yaratılış gerçeğini es geçip, kadına malzeme gözüyle bakmak, bizim dinimizde asla yoktur. Bir övünç ve nesep meselesi haline getirdiğimiz oğullarımızı, hak sahibi görmek ve göstermek yanlışlığı sonucu bir canavar nesil ürettik maalesef. Tutan, kuran, boğan, saldıran, kesen, hunharca katleden bu nesil, işte ‘benim oğlum’ un ürünleridir. Oysa biz ‘kimseye bulaşma’ tembihlerinin yetiltirdikleriydik. Ne oldu da oğulları kızlardan ayırdık. Ne olduda çengel takılmış solucan gibi kızlarımızı oltaların ucunda yem olarak saldık. Bu Arap cehaletinin ve tebliğden önceki bedevilerin tutumu değilmiydi. Peygamber yasaklamamışmıydı diri diri toprağa gömmeyi. Kız çocuklarının makamını ulviye kıymetlerini zer’e çıkarmamışmıydı. Ayağının altına cenneti sermemişmiydi. Biz ne çabuk unuttuk bunları da, oğullarımız övünç ve gurur kaynağımız oldu. Bizim aslan oğullarımız olduğu günden beri ceylan kızlarımız huzurlu değil. Bilesiniz.