“AŞK” HAKK’IN ESERİDİR. KUL ONUN ESİRİDİR.

Kıymetli okurlarım bugün sizlere yakın bir zamanda panelini gerçekleştirmek noktasında öğrencilerine mihmandarlık ettiğim Anadolumuzun güzide hikayecilerinden biri olan Mustafa Kutlu’dan ve onun birkaç eserinde ki “Aşk” temasını aktarmaya çalışacağım. Kutlu, 6 Mart 1945’te Erzincan’da doğmuştur. 1964’te Erzincan lisesini 1968’de Erzurum Atatürk Üniversitesi edebiyat fakültesini bitirmiştir. Günümüze kadar 26 hikâye kitabı ve sekiz deneme kitabı kaleme almıştır. Edebiyat öğretmenliği, dergi yöneticiliği, gazetecilik ve televizyonculuk yapmıştır. Bir ansiklopedist ve Anadolu hikâyecisidir. Kutlu, toprağa büyük saygı duyar ve betona karşıdır. Hikâye olarak ilk eserlerini 1970’lerde vermesine rağmen bir hikâyeci olarak kendini kabul ettirmesi 1980’lerden sonra olmuştur. George Nathan (Corc Neyfın)’ın dediği gibi ‘’Aşk birçok kişi tarafından yaşanan ama çok az kişi tarafından sürdürülebilen keyifli duygudur ‘’ Başka bir deyişle aşk; gerek tanımlamada gerekse sınıflandırmada bugüne kadar ortak bir görüşe ulaşılamayan; ‘’kuvvetli sevgi, tutku, bağlılık ‘’ genel tanımlarla tarif edilmeye çalışılan bir duygudur. Aşk ve Edebiyatın ilişki yumağına baktığımızda; Edebiyat, insana özgü her türlü duygu, düşünce ve davranışların bir ifade biçimi olmasıyla beraber, aşkın estetik ve kendine ait ölçütlerinde yoğrularak bambaşka bir hal almasıdır. Bu durum betimlenmesi ve tasvir edilmesi çok zor olan bir duygu yoğunluğudur. Yazar’ın gönül dünyasını kalemle kâğıt arasında adeta bir müsvedde kâğıdı bırakmasıdır bir bakıma! Öyle ki yazarın da aradan çekilmesi dersek herhalde abartmamış oluruz. “Aşk” konusu anlatılamaması(!) bakımından asırlar boyunca edebiyatın en başta gelen konularından biri olmuştur. Bu konuyu her yazmaya başlayan “Durun anlatamayayım da(!) bir de benden dinleyin.” şeklinde süre gelmiştir. Böylelikle herkes kendi “Aşk” tasavvurunu anlatıp, Maşuk’unun bahsini yapmıştır. Tüm şair ve yazarlar aşkın gerek beşerî gerekse mistik boyutlarını tekrar tekrar ele almışlardır. İşte eserlerinde “Aşk” ı konu edinen yazarlarımızdan biri de Mustafa Kutlu’dur. Farklı seviyeleri ve yaşantıları içerisinde barındıran aşkları mekanları ve sosyal tabakası farklı olan kişiler aracılığıyla yansıtan Mustafa Kutlu’nun hikayelerinde ‘’Çocukluk aşklarından karşılıksız aşklara, saplantılı aşklardan mistik aşklara uzanan bir çeşitlilik söz konusudur. Yazarın özellikle “Menekşeli Mektup” adlı eseri tamamıyla “Aşk” konusunu ele almaktadır.Bu hikaye de postacı karısı tarafından, incila hanım ise kocası tarafından terkedilmiştir ve bu yaşamış oldukları kendilerini ortak bir kader paydasında buluşturmuştur. Mustafa Kutlu ‘nun dediği gibi ‘’… acılar böyle insanların yollarını kesiştirir. Onlar konuşmasalar bile birbirlerini teskin edebilir, birbirlerine dayanırlar.” Bir diğer hikâyede ise ‘’kar üstüne kan damlar’’ başlığıyla hastalanan genç kızın nişanlısı tarafından bütün zorluklara katlanarak hastaneye yetiştirmeye çalışması anlatılır. Bu yolculuğu ise oldukça zahmetli ve meşakkatli geçer. Peki, sizce insan aşkı uğruna bütün zorlukları göze alabilir mi? “İnsan seviyorsa aşkı uğruna tüm zorluklara katlanmalıdır.” Dediğinizi duyar gibiyim. Kutlu, “Uzun Hikâye” adlı eserinde ise “Sevdiği kız olan Münire’yi kaçıran Ali’nin aşkından vazgeçemeyişini betimler.Ve nihayet Ali de aşkından vazgeçemez. Kutlu’nun bu hikayesinde vermek istediği mesaj ise yaşanan ne olursa olsun aşığın, aşkı için mücadele etmekten asla vazgeçmemesidir. Yazımızı Hz. Mevlana’nın şu veciz ifadesiyle sonlandırmak istiyoruz; ‘’Yaşamak; Direnmektir, Sevmek; Güvenmektir. Unutma, insan çoğu zaman dünyanın hâkimi bazen de küçük bir kalbin esiridir.” Selam ve dua ile...

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.