Asil ve alt kimlikli milletler vardır dünyada. Türkler gibi, yunan ve ruslar gibi tarihi ve varlığı tartışılmayan hep var olmayı başarmış hurriyet kaynaklı mücadelelerinde başarılı olmuş ve olmaya devam edecek olan milletlerdir. Ermeniler gibi alt kimlikli milletlerin varlıkları tarihte dalya dememiş, cok az sayıda, başkalarına ilintili kalmak şartıyla var olma mücadelesi vermişlerdir. Türkler hürriyet düşkünlüğünü genetik kodlamalarına kazımayı başarmış ender kimliklerdendir. Her ne şartta olursa olsun mandayı ve baskıyı asla kabullenemeyen, bağımlı yaşayamayan hürriyetine düşkün tek millettir. Daha dün ayasofya meselesini yazarken bugün 15 temmuz dan bahsederken ortak özne elbetteki hürriyet meselesidir. Tüm dayatmalara imkansızlıklara olumsuz şartlara rağmen canından ve evladı ıyalinden vaz geçmeyi göze alarak toprağa serilenlerin hikayeleriyle dolu masiva. Kim ne plan kurarsa kursun babasına küsüp devlet kuran bir milletin çocuklarına yaverlik yaptıramaz. Irzı kırık nesli çarpıkların katkılarıyla çevrilen filmlerin sonu bir dağ yoluna açılan özgürlük patikası olmuştur. Bizim korkumuz eşyanın tabiatına aykırı mesleler değil elbette. Ağacı kesen baltanın sapının ağaç olmasına şaşmamak lazım. Igreti dallarla kurulan tuzakların perde arkasında kim olursa olsun ister çoban ister çoban iti bizim için fark etmez. Bizim korkumuz eşyanın tabiatına aykırı mesleler değil elbette. Ağacı kesen baltanın sapının ağaç olmasına şaşmamak lazım. Igreti dallarla kurulan tuzakların perde arkasında kim olursa olsun ister çoban ister çoban iti bizim için fark etmez. Onlar ürürken biz yürürüz. Ve bu yürüyüş hiç bitmez. Sünnetsiz ve sakalsız beyaz ev oğlanlarının bizim yolumuza koyabilecekleri bir engel olamaz. Kendi coğrafyasında herzaman baş olmuş merhameti adaleti ve duruşuyla mağrur yaşamıyla dürüst idare tarzıyla varlığını sürdürmüş bu asil milletin çocuklarına artık plan kar etmeyecektir. 15 temmuzla hatırlattığı muştusunu Ayasofyayla taçlandırmış asaletini bir kez daha tastik etmiştir. Bu kadar basit.