Samimiyet; Toplumun kanayan yarası... Yokluğunu iliklerimize kadar hissettiğimiz kayıbımız ve kaybından nedamet duymadığınız ayıbımız... İçi sel olanların içselliği kavrayamamışlığı.Bir nevi içselleştirmemişlerin, içi sel olmuşluğu... İçi dışı birbirine giresiceliğin şahsiyet bulmuş hali. İçinde aradığını dışında, dışında gösterdiğini içinde bulamayan, beddua seanslarının neticesi olan samimiyetsiz kişi. Bunu da bilemezse samimiyetsizliğindendir. Ey! Mürekkep Cahiller! “İçinizde olmayanı, dışınızda bulamazsınız.” ifadesinin bir muhatabıda sizlersiniz.
Niçin bu kadar serzeniş? Neden? Bedeli ağır olan her olayın, neticesi de ağır olur. Samimiyetsiz yapılan her iş kanaatimizce aynı kabildendir. Bulunduğumuz konum hangi mevki ve pozisyon olursa olsun, yüklendiğimiz yükün (misyonun) farkında olmamızı gerektirmektedir. Yüklendiği yükün (misyon) farkında olmayanın merkepten farkı olmaz. Hatta samimiyetsizliğinden dolayı ondan daha esfel (aşağılık) olabilir. Evvela idrak etmeliyiz. Vizyonumuz olmalı ki misyonumuzdan bahsedelim. İdealist olmalıyız. Ancak samimi duygularla, samimiyetimizle yelken açtığımız iş bizleri muvaffak ve muzaffer kılacaktır. Diğer türlü riyakâr oluruz öyle ki riyakârlığımız ayrı bir riyamız dahi olabilir. “Çivisi çıkmış.” demenin fayda etmediği, çivisi çarkının dişlilerini parçaladığı şu alemde ne mutlu doğru durup, doğruyla yaşayabilene... Zor olan doğru olmak değil! Doğru kalabilmek! Hani insan doğmak değil! İnsan kalabilmek gibi.Doğrular alaşağı edildi. İronik bir bakış ama girdiğin sınavda bile “Aşağıdakilerden hangisi DOĞRUdur?” diye soruluyor.Doğru aşağılarda aranıyor(!) Ya da dört yanlış bir doğruyu götürüyor hangi doğruyu bilmiyoruz (Doğru olmuşluğunun bedeli mi?). Doğrular artık yanlışların düzeltilmiş hali değil, yanlışlarca kayıp olmamasına uğraşılan zavallı..! Yanlışların doğrular üzerindeki tahakkümü bitmedi/bitmeyecek. Ama bilinmeli ki! Bizim de ilahi fermana teslimiyetimiz son nefesimize kadar sürecek inşallah! “Festakım kema ümirte!” “Emrolunduğun gibi dosDOĞRU ol!”
Bizi bu denli üzen mi! Gündemi takip edip insanlıkta taklitten öteye geçemeyenleri gördükçe içimizde oluşan vaveylalar. Bunu bizler kadar sizler de görmekte hatta gün içerisinde bir çoğuyla aynı havayı teneffüs etmektesiniz. Çok acı... Her tarafımızı kuşatan farkındasız, samimiyetsizliği ile nam salmışlar, herhangi bir kurumda da karşımıza çıkmaktalar, çarşıda da, pazarda da hayata dair her yerde bu hayatı zehir edesiceler karşımıza çıkmakta. Ey! riyasının dahi farkında olmamışçasına riya yapan güruh! Cenab-ı Hakkın huzurunda riyanın geçerli olmadığını bil! Yunus’un ifade ettiği gibi “Varlığı besbelli bir bak yörene. Aşk olsun fark edip onu görene. Alemde en ulvi hakikatler var! Ne bilsin gafiller, bundan köre ne!” gafil olmamak adına Ehl-i Nedim olmak dururken, “Needim?” tavırlarıyla incitmeye ve incinmeye devam etme. Biz incinmeyeceğiz kemalat adına ve siz gibileri istikamete sokmak adına(!) Hani Alvarlı Efe Hz. nin buyurduğu gibi “Aşık der inci den den, İncinme incidenden. Kemalda noksan imiş incinen incidenden” sırrı ile bakarak olgunluğun fevkine varmak adına incinmeyeceğiz, incitmeyeceğiz! Selam ve dua ile...