İçinde yaşadığımız bu bilim çağı, egoizm ve sekülerizm
çağı olarak çok ilginç bir çağ olarak
anılacaktır. Egonun, insanlık çağında bu kadar
hakim olduğu görülmemiştir. Bu da insanı, evrendeki
İlâhî kuralları çiğnemeye itti. Buradan da
gerçeklerin intikamı oluştu. O masum ve mazlum
çocukların intikamı oluştu. O mazlum ve masum
çocuklar, kendilerine yapılanlardan
dolayı “ Biz, sizi Allah’a şikayet edeceğiz
dediler”. İşte bu intikam, onların
intikamı oldu. 2. Dünya Savaşı’nda
bile, insanlar bu kadar ölümle
yüzleşmediler, ölümler hâlâ devam
ediyor ve edecek gibi. Arkasından
2. ,3. dalgalar gelecek dediler, bilim
adamları, hatta ikinci dalganın,
birinciden daha ölümcül olacağını
söylediler, kim bilir ne kadar insan
daha ölecek?
Ama, zenginlik, şöhret, makam
vb. sarhoşluğun içinde olan insanlar,
artık ölümle yüzleşiyorlar. İnsanlar
birdenbire öleceği duygusunu yaşıyorlar.
İnsanlara “ben niçin varım,-
hayat nedir?” sorularını sorduruyor?
Sekülerizm sadece dünyalıktır.İnsanlar
sadece,dünyada varız gibi yaşıyorlardı,ölüm
ötesini hiç mi hiç düşünmüyorlardı. Herhalde,
bilim insanları artık bundan sonra hayatın anlamını
araştırmaya başlayacaklardır. Bu da insanlarda
hakikatı bulmayı kolaylaştıracaktır.
Öyle görünüyor ki şu anda inançlar sorgulanıyor.
Eğer inancı sağlam olanlar varsa onlar bu
sınavı başaracaklar ve onlar örnek insan olacaklardır.
Uzmanlar,şu anda entropi (fiziğin en önemli
yasası, her şeyin yıprandığını söyleyen yasa) yasasına
göre, dünyanın sonunda bir ısı ölümü olacağını
söylüyorlar. Belki de kıyamet, bu ısı ölümle
olacak. Yani maddenin ezeli ve ebedi olmadığıdır.
Zaten, “Big Bang” teorisi, zaman ve mekanın da
başladığını göstermiştir. Yani madde geçicidir. Şu
anda bu salgınla materyalizm çöktü, bitti, insanlar
çare aramaktadırlar.
Kâinatta, Vacib-ül Vücud’u en iyi açıklayan da
hiç şüphesizdir ki tevhid inancıdır. Bundan dolayı,
insan tevhid inancını keşfedecektir. Materyalizm
sorgulanacak, tevhid inancına bir dönüş başlayacaktır.
Şu anda en tutarlı olan tevhid inancıdır.
Hani deistler ”Eğer,Tanrı varsa neden dünyada
bu kadar zulümler oluyor da Tanrı müdahale etmiyor”
diyorlardı ya!..
Halbuki, kâinatın Sahibi ve Maliki olan Allah
(C.C.) geçmiş dönemlerde, bu tür zulümlere hep
müdahale etmiştir. Ad, Semud, Nuh, Lut, Şuayb,
Pompei gibi vb. Bugün de Tanrı müdahale etti ve
ağırlığı yarım gram olan corona ile dünyayı dize
getirdi,en güçlüler dahi perişan oldular. Bu müdahale
de Tanrı’nın varlığını ispatlamaktadır. Âmenna
!..
Peki bunu corona ile nasıl bağdaştırıyoruz ?
Coronada insanlar ölümle yüzleştiler.
Düşünün ki en varlıklı olanların
dahi ölüm korkusundan dolayı uçakları
uçmadı. İçinde her türlü konforu
olan, dünyayı dolaşan gemileri yerinde
durdu. En pahalı otomobilleri
ya bahçede ya da garajda korkudan
dışarı çıkamadı. O kibirliler eve kapandılar,
pencereden hayatı seyrettiler.
Bu da insanlarda, hayatın geçici
olduğu gerçeğini ortaya çıkardı. Bu
durum, Batı felsefesinde, herhalde
bir tetikleme yapacak, varoluşu yeniden
düşünmeye ve sorgulamaya
başlayacaklardır.
Mesela, bugün ilahiyâtçılar, nasıl
namaz kılınacağını değil, neden
namaz kılacağız sorularına cevap
aramaktadırlar, yani sorgulama başladı.
ABD’lilerin “düşen uçakta ateist olmaz” sözü,
bunu gösterir. Salgın, sistemleri ve fertleri etkiledi.
Önceden insan, sadece öleceği zaman ölümü hatırlıyordu,
ama, şimdi insanlar her an ölümle yüzleşebiliyorlar.
Bu da insanı var oluş bunalımına
itecek, hakikatı arama meyli oluşacaktır.
Materyalizm çökünce, insanı yeni bir hayatı
arama anlayışına itti. Bu arayış sonrasında da insan,
görünmeyen bir gerçeğe inanacaktır. İnsan,-
büyük bir dış ve gizli güç olduğuna inanacaktır.
Buna karşı da bir sorumluluğunun olduğuna inanackatır.
Şu an-da,ateizm, deizme dönüştüğü için,
insanlar, deizmden de tevhid inancına dönmektedirler.
Kutsal metinler okundukça “ bu metin bana
ne mesaj veriyor” diyecekler, kutsal metinleri eleştirmeyerek
müthiş değişeceklerdir. Böyle okunduğunda
da müthiş kapıların açıldığını göreceklerdir.
Böyle olunca insan, yüksek bir güce inanacak
ve kurtulacak,yoksa ruhsal bir bunalıma girerek
intihar edecektir.
Çünkü insanda bir bağlanma-aidiyet- duygusu
vardır. Bu da insanı, kendisini güçsüz ve aciz
hissettiği zaman, sığınılacak bir limana iter. Bunu
da ancak, inançları ve inanç sistemi ile yapabilir.
Bu bağlanma duygusu, bu dönemde insanı “
yüksek, büyük,gizli bir güç var” diyerek hakikatı
aramaya itecektir. Artık bir taklidi iman yerine,
araştırarak tahkiki bir iman ile inanacak. Allah
(C.C.) Hazretleri, kendisini bulmamız için, bize bir
kod koymuş. İnsanlar önceleri “Tanrı’nın varlığını,
bilimsel olarak ispatlayamazsın” diyorlardı, şimdi
ise, bu değişti ve sorgulanmaya başladı. İnsanlar,
Allah(C.C.)’ın varlığını ancak akıl gözüyle görebilirler
ve Allah (C.C.)’ın varlığına akıl yürütmekle
inanabilirler. Bunu beş duyuyla yapamazlar. Bu
gerçek, bu salgında görüldü.
Allah (C.C.) Hazretleri, kendi mülkünde kullarına
ihsan ettiği sonsuz nimetlerine karşın, nankörlük
gösteren insanlara, belli bir zamana kadar
merhamet edip rızık vermekte, onlara, tövbe ve
pişman olma şansı tanımaktadır. Ancak, uykuda
olmaya direnen ve isyanının zirvesine çıkan insan
ve milletleri de adaletinin bir göstergesi olarak
cezalandırmaktadır. Melekler, bitkiler, cinler, tüm
varlıklar kendi lisan-ı halleriyle Allah’a ibadet ve
itaat ederler.
Ancak, insanlar bazen iyi, bazen kötü, bazen
güzel işler yapar, bazen de büyük günahlar işlerler.
Çoğu zaman da gafletin yanında şirk, küfür
ve kötülükler içine girerler. İnsanların çoğunluğu
ne yazık ki tarih boyunca böyle olmuşlar ve böyle
olmaya da devam etmektedirler.Tüm, İlahi kitaplara
ve ikazlara, Allah (C.C.)’ın elçisi olan bütün
peygamberlerin uyarılarına rağmen, insanların
büyük çoğunluğu, gaflet ve dalalet, hatta küfür ve
isyandan ne acıdır ki vazgeçmemişlerdir. Nemrutlar,
Firavunlar Hamanlar, Karunlar, Bel’amlar vb.
insanlık tarih sahnesinden hiç eksilmediler, hatta
çoğalarak, nankör olduklarını, binbir türlü kötülüklerini
artırarak zamanımıza kadar getirdiler.
Şunu çok iyi bilelim ki koronavirüs, deprem ve
başımıza gelen, diğer afetler, kendi yaptıklarımızın
bir sonucu olarak karşımıza çıkmıştır. Allah (C.C.)
“İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle
karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Dönmeleri
için Allah, yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını
(dünyada) onlara tattıracaktır. (Rum- 41)”. Bu
mübarek ayet de göstermektedir ki sapkınların ve
azıtmışların bu yaptıklarından geri dönmeleri için,
bunlar, İlâhî bir ikazdır. Öyleyse insanlar uyanmalı
ve tövbe etmelidirler. Bu bir fırsattır, bir şanstır. Bu
fırsatı çok iyi değerlendirmelidirler.
Selam ve saygılarımla…
Not : Mübarek Ramazan Ayı’nın, ülkemize,
İslâm Âlemi’ne ve tüm insanlığa hayırlara ve-sile
olmasını yüce Rabbimizden niyaz ediyoruz. Rabbimiz
bu mübarek ayda, insanlara sağ-lık, sıhhat
ve afiyet versin. Âmin, Âmin !..
Nasihat ve ibret dolu bir yazı. Teşhisler çok yerinde.Gercekteen anlayıp hayatımızı buna göre düzen lemeliyiz. Bu güzel yazı için teşekkürler.Herkesin Ramazanı mübarek olsun.