ALLAH VE DOSTLARI

Şüphesiz ki Allah en iyi dosttur. Geçim temini için çalışan, rızkının peşinde koşan, dünya kaygılı o kadar çok insan var ki. İbadet ve taatte yalan ve tembel davranan, bunu helal rızık kazanıyorum bahanesiyle süsleyen, aslında iç dünyasında meta ve mal hevesine bürünmüş, nefsi isteklerinin dışa vurma olarak addettiğimiz dünya sevgisinden öte bir şey değildir. Önceki gün devrin alimlerinden Mahmut Efendi ebedi irtihale göç etti. Bir cemaat lideriydi ancak liderlikten öte kulluğu ile tanıdığımız, Allah korkulu ve Allah sevgili bir yaşam modelini önümüze koymuştu. Hani Habip Baba diyor ya “Senin sırtını Sultan’a keseletir.” Senin ayağına reisi cumhuru getirir elbette. Allah dostunu yalnız bırakır mı? Allah dostunu masum ve mahzun eder mi? Hira’da örümceğe, denizde Yunus’a, ateşte karıncaya elbette bir görev yükler ama Allah dostunu asla yarı yolda ve mahzun koymaz. Akif diyor ya “Allah’a güven, sebebe sarıl, hikmete ram ol; varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.” Zulüm örnekleri ile dolu tarihi okuyunca kolları çapraz kesilenler, tepeden testere ile biçilenler, Sümeyye gibi taşlara maruz kalanlar gördüler ki Allah’a dostluk etmek farklı bir mükafat getiriyor. Allah dostunu ne savaşta ne barışta ne de şeytanın hile ve desisesinde kendi başıyla, aciz gücüyle baş başa bırakmaz. Allah dostunu bir çalıya tutturur, bir dala astırır altından akan dağlara bile emirler verir ama onu asla zelil etmez. Allah bizi nefsimizden ve şeytanın oyunlarından zelil ve perişan olanlardan etmesin. Allah bizi dostu dostlarının hatırına bağışladığı dostlarını sevenlerden eylesin.