ALLAH VARDIR , ALLAH’A DUA EDECEĞİZ

Bugün bir takım ateist, dinsiz, ve şaşkınlar, hâşâ “Allah yoktur, Allah’a dua etmeyin” diye, sosyal medyaya yorumlar atıyorlar. Ama bunlar, 4 milyar yıldır hep söylüyorlar, kervan da hep yürüyor. Ey şaşkınlar!.. Neden böyle kin kusuyorsunuz? Ne olursan ol, neden bu Müslüman mahallesinde salyangoz satıp inanan insanların kutsal olan Rabbine, böyle utanmazca, pervasızcasa, ahlaksızca saldırıyorsunuz. Sizin inancınız size, biz sizlere karışmıyoruz. Bu ülkede savcılar nerede?.. 5237 sayılı TCK’nın 216. maddesine göre, halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama “tahrik” suçundan cezası vardır. Peki bu inançsızlar neden meydanda bu suçu korkusuzca işliyorlar?.. Neden, neden?.. Ey şaşkınlar!.. Siz hâşâ “ALLAH yoktur diyorsunuz” , biz de “ ALLAH vardır” diyoruz. O zaman, size ALLAH’ın varlığını ispat edeceğim geliniz ve dinleyiniz. Mesela, çok mükemmel bir matbaa düşünelim, kağıdı en kıymetli papirüsten, harfleri altın, gümüş ve en kıymetli taşlardan, mürekkebi de misk ü amberden olsun. Bu matbaanın, bu kadar kıymetleri olmasına rağmen, kendi başına, değil bir sahife, değil bir cümle, değil bir kelimeyi basması mümkün müdür? Hayır. Hele hele bir kitabı basması hiç mümkün değildir. Bu matbaanın bir kitabı, o kitabın sahifelerini basabilmesi için, başında ilmi, iradesi, kudreti ve hayat sahibi olan, bir ustasının olması gerekmektedir. Yani madde kendi başına, bir inşa işi yapamaz, bir şeyi meydana getiremez. Getirebilmesi için, yukarıda saydığımız, dört isme sahip bir gücün olması gerekir. Ta ki bu usta, anlamlı cümleleri oluşturan o harfleri düzerek, mürekkebi harflere vererek o matbaanın şalterini de yukarı iterek matbaayı çalıştırıp kağıtları harflere yönlendirip ve matbaayı her an kontrol ederek bu kitabın basılmasını sağlar. Yani burada bir inşa söz konusu olmaktadır. Bunu da ancak ilmi, iradesi,kudreti ve hayatı olan bir usta yapabilir. Böyle değil de o şaşkınlardan biri çıkıp “ bu matbaadaki harfler akılıydı, mürekkeple ve kağıtla konuştular, anlaştılar, matbaayı da çalıştırarak hep birlikte bir kitabın basılmasını sağladılar “ dese bunlara herkes katıla katıla gülüp onlarla alay edip onları, eşeğin palanı gibi yerden yere vururlar, ta ki pestili çıkıncaya kadar. İşte bu kâinat da bir matbaa gibidir. Bilgi,irade, kudret ve hayat sahibi, bir yaratıcı olduğu için, kâinatta her şey, 13 milyar yıldır, bir düzen içerisinde, tıkır tıkır kusursuzca işlemesine devam etmektedir. Aksi mümkün değildir. Bugüne kadar olmadı,ahirete kadar da olmayacak. İnsanın içinde benlik, sevgi, cömertlik gibi özellikler var. Bu hissiyatlar bize bir kıyas yapalım, kıyasla beraber bir yaratıcıyı tanıyalım diye verilmişlerdir. İnsan bu zaman denizinde yaşadığı için, zamansızlık kavramını çok anlamayabilir. Bunu anlayamamak bir yaratanın yokluğuna delil değildir. Ama,varlığına dair bir çok delil görebiliyoruz. Bununla beraber bir çıkarım yapıp işin en temeline baktığımızda ya bütün işlemleri madde yapıyordur ya da maddenin dışında bir yaratıcı yapıyordur diyebiliriz. Kainata baktığımızda, yoktan varlığa çıkış ve var olan maddelerin bir araya getirilerek inşa edildiğini görürüz. Yoktan var olana baktığımızda, daima var olan ve hiçbir şeye muhtaç olmayan bir yaratıcının var olduğunu görürüz. Bu iki yaratılışa baktığımızda, bunları kim yapıyor dediğimizde, bir şey zaten yoklukta ise yok olan bir şey zaten kendisini var edemez. Kendisi zaten yokluktadır. Kendisi zaten bir şeye muhtaçsa muhtaç olan elbette bir şeyleri ortaya çıkaramaz. Öyleyse hiçbir şeye muhtaç olmayan daima var olan birisi gereklidir. Bir gün kapının önüne çıktığımızda karşımızda bir buzdolabı duruyorsa bunu buraya mutlaka birisi koymuştur, bu buzdolabının, oraya pat diye çıkacak hali yoktur, deriz. İnsan bunu çok rahat bir şekilde algılayabilir. Bunun gibi evren de yokluktan varlığa çıkmışsa var olan gizli bir gücün müdahalesi olmadan ortaya çıkamaz deriz. Daima, zamana bağlı olmayan, hiçbir şeye muhtaç olmayan birisi gereklidir diyebiliriz. Maddeye baktığımızda da maddenin değişken olduğunu görebiliyoruz. Maddenin ilk halini biliriz ki madde yıpranıyor ve değişiyor. Yıpranan ve değişen bir şey ezeli olamaz. Çünkü ezeli ve ebedi olan değişmezdir, sabittir. O zaman maddede o sonsuzluk ve hiçbir şeye muhtaç olmama özelliği yoktur. Mesela o büyük patlamayla bizler, o maddenin yokluktan varlığa çıktığını görürüz. Bu olaydan sonra da kâinat devamlı genişlemektedir. Kâinat devamlı genişleye genişleye sonunda bir noktaya gelmiş olacaktır. Buradan da o zaman, kainatın yokluktan meydana geldiğini görebiliyoruz. O zaman demek ki bunu madde yapmış olamaz diyebiliriz. Bir diğeri ise maddelerin bir araya gelerek bir inşa faaliyetlerinin olmasıdır. Yani ikinci tur yaratılış. Kâinatta her gün binlerce canlının yaratılarak ortaya çıkması bir inşa faaliyetidir. İnşanın da olabilmesi için ; ilim, irade, kudret ve hayat özelliklerinin bir arada olması gerekmektedir. Eğer bunlardan birisi dahi olmasa hiçbir inşa faaliyeti yapılamaz. Mesela bir resim çizebilmemiz için ilim yani bu resmi çizecek bilgi, irade, bir şeyi yapıp yapmamayı tercih edebilme özelliği, kudret yani güç ve hayat vücuda getirme olabilmelidir ki o resmi çizebilelim. Demek ki dünyada her zaman yaratılanların arkasında ilim, irade, kudret ve hayat sahibi olan birisinin olması gerektiğini görebilmekteyiz. Maddeye baktığımızda bu dört özelliğin hiçbirisinin olmadığını görürüz. Bu iki özelliğe baktığımızda, demek ki maddenin arkasında, görmesek bile bu özellikleri olan bir Zâtın olduğunu anlarız. Bu Zât, zamandan ve mekandan münezzehtir ve hiçbir şeye muhtaç değildir, daima vardır ve ezelidir deriz. Hem maddeleri yoktuktan varlığa çıkarır hem de her an her zaman her türlü inşa faaliyetini yapan da odur deriz. Evreni yoktan yarattı ve her şeyi de aşama aşama yaratıyor. Mesela bir tohumun meyve oluncaya kadar aşama şaşama yaratılması, Allah’ın nasıl yarattığı ve nasıl yönettiğini anlatan isimleridir. Bir tohumun meyveye dönüştüğünü anlatan bir sürede kanunlar işler deriz. Bu kanun işte o düzenin adıdır. Kanun kendi başına iş yapamaz. Eğer bir kanun varsa o kanunun arkasında kurallar silsilesi içerisinde o kanunu yöneten bir güç vardır. Kâinatta da aynen böyledir. Mesela trafikte “ kırmızı ışıkta geçme” diye bir kanun vardır. Geçen birisine bu kanunu oradaki tabela uygulamaz. Bu kanunu buraya koyanın kolluk kuvvetleri gelir, kanunu uygular ve gereğini yapar. Kâinatta, biyoloji, fizik, astronomi kanunları varsa bunlar kendi başlarına bu kanunları uygulayıp iş yapamaz. Bu kanunlar, burada, bu kanunları kurallara bağlı olarak uygulayan ve o kurallarla iş gören, arka plandaki bir Zâtın olduğunu, gösterir. Mesela bir yağmurun, yağmur kanunu ile yağdığını maddi olarak görebiliriz, ama bir yerçekimi kanunu vardır, bunu maddi olarak göremeyiz. Bunlar maddi şeyler değildir. Bunlar maddi olarak bizim çıkarım yaptığımız meselelerdir. Buradaki gördüğümüz çıkarımlar yaratıcının kâinatı, evreni nasıl yönettiğinin birer isimleridir. Bir yerde kanun varsa kanunu yöneten, bir düzen, intizam varsa bu düzeni bir yöneten vardır. Kainatta olan her şey yağmurun yağması, güneşin doğup batması bire bir gerçekleştiğinde burada bir düzensizliğin olduğunu göstermez. Aksine dakika dakika işleyen bir düzeni gösterir. Her bilim alanında bir formül varsa orada bir düzenin olduğunu gösterir. Çünkü o formüller bir düzenle meydana getirilmiştir. Ama kaosun olduğu bir yerde, hiç kimse, kaosu gösteren bir formülü çıkaramaz. Kâinat, Allah’ı tanımak için kurulduğuna göre, meselelerin önümüze gelmesi, aslında amaca uygun bir yaratılıştır. O zaman insanı, Allah’ı tanıtmaya yönlendiren her mesele, kâinatın amacına uygundur. Bir şey amacına uygun çalışıyorsa o kusurludur, noksandır diyemeyiz. O zaman insanlar, kendisindeki özelliklerle yaratıcıyı bulacaklardır. İnsan acizdir. Bu özelliği bulan insan, kudretli olan yaratıcıyı bulmaktadır. Allah mahlukatı bir istekten bir tercihten dolayı yaratmıştır. Bu bir istektir. Bu bir muhtaç olma değildir. Allah sonsuz kudret sahibi olduğu için, mahlukatı yarattı, onları rızıklandırdı, cömertliğini gösterdi. Ki bu da muhtaç olmadığının bir işaretidir. Onun için ALLAH (C.C.) vardır, bizler de ebediyete kadar kâinatın sahibi olan Rabbimiz ALLAH (C.C.)’a dua edeceğiz. Düşünün, kendinizi hesaba çekin, siz de dua edin. Aklın, mantığın aldığı bir delil dahi varsa bir yaratıcının varlığını kabul etmeye yeterlidir. Ey şaşkınlar!.. Biz yukarıdan beri, size bu kâinatın bir yaratıcısının olduğunu delilleriyle anlatmaya çalıştık. Eğer aklınız varsa bunlara bakarak ezeli ve ebedi bir yaratıcının olduğunu kabul eder kendinizi kurtarırsınız. Bu yazıyı okuduktan sonra, gece başınızı yastığınıza koyduğunuzda bunu bir düşünün, bunu birkaç kez düşünün. İçinizdeki o vicdanınız size bunu söyleyecek ve size bir yaratıcının var olduğunu bildirecektir. Haydi bunu yapın !.. Haydi, haydi !.. Selam ve saygılarımla…